9 Mart 2010 Salı

Fenerbahçe 1-0 Antalyaspor



Maçı stadta izleme şansı bulduğum ve sonrasında tekrardan izlemeden yorum yapmak istemediğim için bu haftaki yazı oldukça geç kaldı..

Fenerbahçe uzun bir aranın ardından tam kadroya yakın bir şekilde maça başlama şansı buldu.. Alex ve Özer dışında as kadroda eksik yoktu.. Deivid de uzun bir süre sonra tekrar ilk 11’de sahalara dönme fırsatı buldu.. Savunma Lugano’nun dönmesi ile birlikte daha derli tolu bir görüntü çizdi maç boyunca..

İki takım da 1 ayı aşkın bir süredir kazanamıyordu.. Saha ve seyirci avantajını kullanmak isteyen ev sahibi Fenerbahçe daha istekli başladı maça.. Orta sahada mutlak hakimiyet kurdu ancak ileride yeterli oyuncularının olmaması golün gelmesini geciktirdi.. Semih son derece formsuz.. Hiç top tutamıyor, pozisyonlarda ağır kalıyor ve hemen her pozisyonda yere düşüyor.. Kısacası ayakta duracak hali yok ve buna rağmen oyundan alındığı anda soyunma odasına giderek aklı sıra Daum’a tepki koyuyor.. Önce Fenerbahçe’yi TFF’ye şikayet etmesi, sonrasında dibe vuran form grafiği ve son olarak bu tepkisi.. Sezon sonu yaklaştıkça Semih’in suyu ısınıyor..

Alex’in yokluğunda O’nun görevini Emre’nin üstleneceği düşünülüyordu.. Emre de yaptığı asist ile biraz olsun bu yükü kaldırabileceğini gösterdi.. Her yere koştu, savaştı, top kaptı, ara pas attı, pres yaptı.. Sahada bir orta saha oyuncusunun yapması gereken ne varsa hepsini yaptı.. Takımın kalbi olduğunu bir kez daha kanıtladı.. O’nun bu performansında iki oyuncunun etkisi büyüktü.. Biri Alex’in yokluğunda yaratıcı oyuncu eksikliğini kapatmaya çalışan Deivid, diğeri ise son maçlardaki form düşüklüğünden sonra toparlanan Baroni idi.. Deivid uzun süreden sonra ilk kez 11’de başladığ maçta çok koştu.. Takım arkadaşlarına yardım etti, Gökhan’ın performansını arttırdı, zaman zaman gizli forvet rolünü üstlendi.. Maçın görünmez kahramanlarından biriydi.. Baroni ise geldiği günden itibaren ilk defa bu kadar gezgin oynadı.. Emre yorulduğunda ileride pres yaptı, geriden oyunu iyi kurdu ve defansta kademelere iyi girdi..

Lugano’nun dönmesi ile birlikte takım uzun bir süre sonra maçı gol yemeden tamamladı.. Lugano yaptığı kritik hamlelerle her an hata yapmaya müsait olan Bilica’yı da idare etti.. Her pozisyonda dikkatli davrandı ve rakip forvetlere göz açtırmadı.. Mehmet Topuz sol kanatta iyi niyetli çalıştı ancak istediği pozisyonlara giremedi.. Yine de sahaya yüreğini koyarak orta sahanın oyunda kalmasına, rakibe etkili pozisyon tanınmamasına yardımcı oldu.. Gökhan ise Deivid’in gelişi ile birlikte kendini bulmuş gibi bir görüntü sergiledi.. Stadta olunca dikkatimi çeken bir olay da Volkan’ın top rakip alanda iken kendisini ısıtması oldu.. Bu hareketleri yapmasına sevindim açıkçası çünkü daha önceleri bir taraftar gibi maçı izliyordu kalesinin önünde..

Bünyamin Gezer maçta çok kritik hatalar yaptı.. Türk hakemliğinin en iyi hakemleri olarak gösterilen Fırat Aydınus'un ardından bu hafta da Bünyamin Gezer'i görünce neden Avrupa'da hakemlerimiz görev almıyor sorusunun da yanıtı net ortaya çıkıyor..

Alex’in 2 maçlık cezası eğer düşmez ise Gençlerbirliği deplasmanında Semih yerine Mehmet Topuz ile başlardım Daum yerinde olsaydım.. Hem orta saha direnci daha güçlü olur, hem de Mehmet kendi istediği yerde oynar.. Semih ilk 11 başlarsa eğer yine etkisiz olacağını düşünüyorum.. Eğer Mehmet Topuz olmaz ise Gökhan Ünal düşünülebilir.. Ankara deplasmanında hem ileride yapacağı koşular hem de Guiza’ya yardımcı olabilecek bir yapısının olması bence Gökhan Ünal’ı bir adım ön taşıyor..

Son söz de Fenerbahçe Taraftarı’na.. Bu maçta tribünler v özellikle de Unifeb’in bulunduğu Türk Telekom Tribünü ile KFY ve GFB taraftar gruplarının bulunduğu Maraton Tribünü harikaydı.. Maç boyu takıma destek oldular.. Oyuna müdahale ettiler adeta.. 12. adam görevlerini fazlasıyla yerine getirdiler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder