3 Ekim 2010 Pazar

Kalite farkı..

İlk 20 dakika uzun süredir olmayan güzel oyun vardı sahada.. En son 20 Eylül tarihinde olmuyor, olmayacak diye yazmıştım Aykut Kocaman ile.. Takım oyunu son derece kötüydü ve bunu geçen hafta oynanan ve farklı kazanılan Kasımpaşa maçında bile görmek mümkündü.. Atılan 6 gole rağmen verilen pozisyonlar, oyunu kontrol edememe, rakibe baskı kuramama kötü oyunun başlıca nedenleri idi..

Dün ilk 20 dakikada farklı bir Fenerbahçe vardı sahada.. Oyununu sahada hissettiren, rakibe gol atacağı her halinden belli olan ve defansta hata yapmayan bir Fenerbahçe.. Öncelikli olarak söylemek gerekirse Yobo bu takımın defansını en az bir kademe yukarı çıkartıyor.. Geriden kullandığı toplar hep olumlu.. Daha önce Lugano’nun yanında oynayan Bilica gibi dengesiz hareketleri yok.. Defansta çalım atarken bile ne amaçla yaptığını, çalım atmasının ardından yapabileceği hamleyi sezebiliyorsunuz.. Kademe anlayışı da mükemmel.. Ne zaman rakip Lugano ya da beklerden birinin arkasına sızsa hemen Yobo’yu pozisyonu bitirirken görüyorsunuz.. Takıma kattığı hava ve sorumluluk alarak verdiği güven de ne kadar yararlı olduğunun bir başka göstergesi..

Orta sahada Emre artık ağırlığını her maç ortaya koymaya başladı.. Bu maçta da orta sahanın oyuna hakim olmasında ve baskıyı kurmada sorumluluk alan ilk isimdi.. Arkasında Selçuk da her ne kadar ayağında topu tutsa ve oyunu yavaşlatsa da elinden geldiğince ayak uydurmaya çalıştı kendisine sakatlanana kadar.. Herkes Mehmet Topuz’u eleştiriyor ama gözlerden kaçan bir şey var.. Mehmet bir kanat oyuncusundan çok ortada yalnız kalan Selçuk ve Emre’yi üçleyen futbolcu görevinde.. Her maçta Selçuk ve Emre’nin en büyük destekçisi.. Diğer kanatta Dia ya da Stoch oynadığında takımın defansif gücü düşüyor, bu gücü de yukarı taşıyan adamdır Mehmet Topuz.. Yavaş yavaş form tutmasıyla daha da iyi olacaktır..

Niang.. Alex sonrasında böyle bir oyuncunun da kadroda olması harika bir duygu.. Kezman,Semih,Guiza gibi isimlerden görmeye alışık olmadığımız onlarca hareket.. Bir forvetin görevlerini, yapabileceklerini,meziyetlerini unutan Fenerbahçe taraftarına verilen bir şans.. İnsan izlerken keyif alıyor.. Her hareketinde ayağa kalkıyor.. Güçlü, teknik, hızlı, hava toplarında etkili.. Ne ararsan var bu adamda.. Böyle bir forvetin olunca da skor üstünlüğünü ele geçirmemek elde değil..Hele hele arkasında Alex gibi bir futbol profesörü varken.. İleride kendisini beslerken ve rakibi üzerine çekerken.. Alex’in daha uzun yıllar burada büyük işler yapabileceğine inanıyorum.. Gönül ister ki, daha uzun yıllar bizimle kalsın..

Son olarak Aykut Kocaman.. Kendisini çok fazla eleştirdim.. Oynatmaya çalıştığı oyunu, yaptıklarını, verdiği demeçleri.. Kayserispor maçında yedeklere defans oyuncusu almaması gibi dün de Baroni’yi ilk 18’e almaması bence eleştirilmeli.. Selçuk sakatlandığında orta sahada geride pis işleri yapacak kimse kalmayınca orta saha hakimiyeti de sekteye uğradı mesela.. Ama son maçta ilk ışıkları aldım kendi adıma güzel futbol bakımından.. Alex’i artık oyundan sürekli çıkartma isteği olmaması da bir başka güzel yanı.. Kazım’ı tekrar kazanmak adına sahaya sürmesi de alkışlanacak bir hareket.. Umarım başarılı olur ve benim sene başında burada yaptığım eleştirilerden dolayı yüzümü kızartır.. Umarım beni yanıltır ve başarılı olur..

20 Eylül 2010 Pazartesi

Olmadı, olmuyor, olmayacak!

Alex çıktıktan sonra sürekli diken üzerindeydik.. Beşiktaş golü ne zaman gelecek diye bekliyorduk.. Alex gibi orta sahada top tutan bir oyuncuyu oyundan alıyor hoca ve yerine Selçuk ile aynı özelliklere sahip Baroni'yi sokuyor.. Bu gel de at bana golü değil de nedir? Bu şekilde değişikliklerle takımın oyununu da bozuyor Aykut Kocaman.. Bıraksa bu oyuncular kendi kendilerine daha iyi oynarlar.. Yazık, koskoca Fenerbahçe kendi sahasına hapsolmuş şekilde bir maç oynuyor.. Maç sonrası açıklamalarına girmek bile istemiyorum.. Neyse, beklemekten başka çare yok bize..

12 Eylül 2010 Pazar

Spor yazarlığı tam size göre sayın Aykut Kocaman!

"Kayserispor'un ciddi ve organize bir rakip olduğunu biliyorduk. Ama Kayserisporun tuzağına düştük. Bizi orta alana çekerek hatalarımızdan faydalandılar. İkinci yarı toparlanmaya başlamıştık‚ ama kontratakla iki gol attılar. Golleri yedikten sonra hiçbir Fenerbahçelinin görmek istemeyeceği bir durumdaydık. Kayserisporu kutluyorum. "

Evet yukarıda görülen açıklama bir spor yazarına ait değil.. Bu açıklama dün korner dahi atamadan maçı rezil ve kepaze bir şekilde kaybeden teknik direktöre ait!

Daha önce mesleğini değiştir hocam diye yazmıştım.. http://corpse22.blogspot.com/2010/08/hocam-yol-yaknken-meslegini-degistir.html

Görüyorum ki spor yazarlığı konusunda iddialı bir isim olabilirsiniz hocam.. Haydi, yapın şu işi.. Hem kendinizi hem de milyonları üzmekten vazgeçin artık.. Teknik direktörlük size göre değil.. Siz yorumcu olun en iyisi..


5 Eylül 2010 Pazar

Olacak, bu kez olacak!

Olacak, bu kez olacak.. Bunu her oynadığı dakika izleyenlerin yüzüne vuruyor.. Adam bas bas bağırıyor futbolcuyum diye.. Gökay, Berk, Hasan.. Hepsi de birbirinden değerli gençler ve oynadıkları oyun bir yerlere gelebilme yolunda olduklarına işaret.. Ama Okan Alkan daha bir farklı.. Sanki diğerlerinden tecrübe farkı varmış gibi sahada.. Çelimsiz fiziğine rağmen eksikliklerini yüksek top tekniği ve hızı ile kapatıyor.. Her oynadığı maçta bunu gösteriyor.. Dün mevkisinde oynamadı.. En çok da bunu merak ediyordum.. Acaba mevkisi dışında bir yerde oynar ise şaşkınlık yaşar mı? Acaba mevkisinde oynamaz ise kendisini gösterebilir mi? Ama dün görüldü ki nerede oynarsa oynasın bu çocuk sahada ben varım diyor.. İnanıyorum, olacak, bu kez olacak.. Fenerbahçe’de yıllar sonra altyapıdan gelen bir genç söke söke formayı alacak..

27 Ağustos 2010 Cuma

Hocam yol yakınken mesleğini değiştir!

Hocam, sen 10 yaşında maçları sürekli takip eden bir çocuğun bile anlayabileceği Selçuk-Baroni ikilisinin yanyana oynayamayacağını daha farkedemiyorsan, bırak bu mesleği başkaları yapsın.. Sen farklı bir meslek ile yine Fenerbahçe'ye hizmet edebilirsin ama teknik direktör olarak birşey katamayacağın açık ve net!!!

24 Ağustos 2010 Salı

Trabzonspor 3-2 Fenerbahçe

Dünkü maçtan önce kadroları gördüğümde yenilgi pek de sürpriz değildi beni için.. Zaten olacaklar baştan belli idi.. Ama buna rağmen maçta yapılanlara tepki vermeden, maçın heyecanını yaşayarak izledim 90 dakikayı.. Sonucu belli bir maçı, sanki sonradan izlermişçesine ama bir o kadar da heyecanlı..

Aykut Kocaman takımın patronu benim, istediğimi yanımda oturtur istediğimi de sahaya sürerim mesajı vermeye çalışıyor sene başından beri.. Tek patronun kendisi olduğunu her fırsatta herkese göstermek amacında.. Bu uğurda da takımdan asla kesilmez denilen Alex ile başlamış durumda elindeki gücü göstermeye.. Alex tartışmaları hiç bu kadar yapılmamıştı senelerdir.. Aykut Kocaman’ın sezon öncesi tavrı ile son yılların Fenerbahçe adına en büyük farkı, son yılların istatistik adına en büyük futbolcusu farklı bir sezon açılışı yaptı.. Tüm bu olanlara rağmen geçen hafta Antalyaspor ile oynanan maçta gerek asisti gerekse de golü ile eleştirilere ve yapılanlara kulaklarını kapatıp işine baktığını gösterdi.. PAOK maçında tel tel dölken takım içerisinde yine bir kesim tarafından suçlu ilan edildi.. Bakıyorum da medyada herkes Aykut Kocaman’ın arkasında.. Bundan da uyanmıyor birçok Fenerbahçeli.. Siz hiç tüm medyanın desteğini arkasına alan bir Fenerbahçe teknik direktörü gördünüz mü daha önce? Kimleri yemedi bu medya? Ama şimdi geçen seneye göre güçlenen kadroya rağmen geçen seneye göre gelen oldukça başarısız sonuçlar adeta alınmamış gibi bir hava yaratılıyor.. Bakıyorsunuz Fenerbahçeli spor yazarları da diğerleri de helal olsun Aykut, kes Alex’i, değiştir sistemleri, kendi kafandakini oturt muhabbetindeler.. Sonuç da her geçen hafta bir bir çarpılıyor Fenerbahçe taraftarının yüzüne..

Alex koşmuyormuş, defansa yardıma gelmiyormuş, rakibe baskı kurmuyormuş, kayarak müdehale yapmıyormuş, orta sahanın direncini arttırmıyormuş.. Mış mış da mış mış.. Ne çok bilen varmış bu futbolu.. Şampiyonlar Ligi’nde Türk takımlarından ilk defa birisinden asist kralı çıktı.. Çeyrek final oynayan Fenerbahçe’nin oyuncusu Alex de Souza.. Bu adam hani büyük maçlarda oyuna ağırlığını koyamayan, Avrupa’da bir şey yapamayan olarak nitelendirilen adam başardı bunu.. Fenerbahçe çeyrek finale yürürken önünde Kezman ve Semih gibi iki vasat forvete rağmen bunu başarabildi.. Senelerdir önünde Nobre, Kezman, Semih ve Guiza gibi adamlarla Türkiye Ligi’ne gerek asistleri gerekse de golleri ile damga vurdu.. Ama bazılarına yaranamadı.. Çünkü Alex’li Fenerbahçe her maça favori çıktı.. Alex varsa rakip her zaman bir kişiyi ya onunla oynattı ve 10 kişi sahada kaldı, ya da Alex’in şovunu bizlerle birlikte seyredaldı.. Dün maç oynanırken geçen seneki Trabzonspor deplasmanı aklıma geldi.. Alex’in ilk 11 olarak sahaya çıktığı Trabzonspor deplasmanı.. Sahada Alex vardı ve top hakimiyeti hep Fenerbahçe’de idi.. Topu aldığında arkadaşlarının oyuna dağılmasını bekleyen, en müsait durumdaki arkadaşına topu gönderen, Guiza’nın gol kaçırma rekoru kırdığı maçta O’na asist yapabilmek için çırpınan Alex vardı geçen sene.. Trabzosnspor’un maç başlarında baskı kuramamasında en önemli etkendi.. Topu hakimiyeti altına alamayan Trabzonspor yüklenemiyordu da Fenerbahçe kalesine.. Ama dün gece akın akın geldiler.. Önceki gece oynanan Galatasaray-Bursaspor maçına benzer görüntüler çıktı.. Bir tarafta favori ev sahibi takım diğer tarafta kontra ataklarla bir şeyler yapma çabasında olan deplasman takımı.. Fenerbahçe uzun yıllar sonra bu oyun tarzı ile çıktı rakibinin karşısına..

Şenol Güneş’e sorsalar Alex sonrası sahada kimin daha olmasını istemezsin bu maç için diye, muhtemelen O da Stoch olur.. Aykut Kocaman böyle maçlarda etkili olabilecek Stoch’u da yedek bırakmış maç öncesi.. O’nun yerine de Ankaraspor’dan öğrencisi olan Özer.. Hani Daum’un mecburiyetten kanatta kullanabildiği Özer.. Hani geçen sene o sahada rakibin orta sahasına üstünlük kuran takımın sol açığı Özer.. Ama işte olmuyor ezber.. Stoch gibi bir sol açık varken takımda, Özer gol yememek için sahaya sürülüyorsa problem büyük demektir.. İnananlar olmuştur mutlaka maç sonu röportajlara.. Neymiş, rotasyon için Alex ve Stoch yedek kalmış.. Yapma Aykut Hocam, yapma Aykut Kocaman.. Gol yememek için, Yattara’nın kanadından çekindiğim için, Yattara’ya önlem almak için o kanatta Özer’i kullandım demen çok zor değil.. Bunu zaten Fenerbahçe’yi sıkı takip edenler anlıyor.. Böyle de 2 klas oyuncudan yoksun, çok koşması planlanan bir takım da 15 dakikada 2-0 geriye düşüyor.. O dakikaya kadar ne mi yapıyor? Koca bir 0(SIFIR)! Yaptığı tek şey rakip atakları kesmeye çalışmak.. Yaptığı şey gol yememek için önlemler almak.. Haa, sayi korkak olan Daum idi, Aykut Kocaman değil.. O Alex’i kesecek kadar bile cesur bir teknik direktör.. Derken bir şans topu ile fark 1’e iniyor.. Hemen ardından da adam paylaşımı hatası sonrası yenen gol.. Semih’in sakatlanması şansız denilen Aykut Kocaman’ın imdadına yetişiyor ve Stoch’un oyuna girmesiyle Fenerbahçe pozisyonlar buluyor.. Yine Stoch’un asisti ile fark tekrar 1’e iniyor.. Fenerbahçe pozisyonlar üretmeye çalışırken Trabzonspor bu kez Stoch’a önlem alıyor.. kurnaz teknik adam Şenol Güneş, Stoch’un ters toplarında pozisyon bulan Fenerbahçe’ye karşı Cale’nin önüne Colman’ı çekiyor ve ileriye Umut takviyesi yapıyor.. Karşılığında ise Aykut Kocaman’a yapılan bu değişikliği izlemek kalıyor..

İkinci yarı ilk yarıya göre kısır geçiyor ve hakem Bünyamin Gezer’in saçma sapan ve dengesiz kararları ile maç da bitiyor.. Fenerbahçe bu sene alışılageldik yenilgilerinden bir yenisini daha alıyor..

Kabak da yine Baroni’ye patlıyor.. Zaten ne güzel iş, birisi ortaya bir laf atıyor, sonra koyun sürüsü gibi herkes ardından devam.. Baroni için forumlarda içi boş, onlarca topic açılıyor.. Çoluk çocuk, yaşlı genç, erkek bayan kim yakalarsa sallıyor 3-5 bir şeyler.. En son Antu’da istatistiki olarak yaptıkları göze çarpan ve takdir edilen Baroni için bir istatistiki bilgi yayınlanıyor.. Bunu koyan İngilizce bildiğini de düşünmediğim genç kişinin ortaya attığı fikir Baroni’nin sahada hayalet gibi dolaştığı.. İstatistiki bilgilerde her alan sıfır.. Yukarıda da bu alanların kısaltmaları var.. Şimdi Baroni’nin sıfır olarak gözüken istatistiklerinin Türkçe mealini yazayım.. Gol, asist, sarı kart, kırmızı kart, ofsayt, yapılan faul, yaptığı faul, kaleye çekilen şut, auta giden şut.. Bir ön libero için bu istatistiklerin ne kadar değer taşıdığını sabaha kadar tartışabiliriz.. Bir ön libero ya da orta saha oyuncusu için önem teşkil eden kaptığı top sayısı yok, kaybettiği top sayısı yok, pas yüzdesi yok, kazandığı ikili mücadele sayısı yok, kaybettiği ikili mücadele sayısı yok.. İstatistik yabancı bir siteden, muhtemelen de UEFA.com adresinden alınış ve ortaya konulmuş.. Sallamak için pusuda bekleyenler de yüklenmişler el birliği ile.. Yahu sahada bu adamın yaptıkları ön yargısız bir göz ile izleyip de değerlendirmek bu kadar mı zor? Sonrasında açılan topiclere de değineyim.. “ Bizim kalın bacaklı orta saha adamı lazım! ”, “Bize zenci ön libero lazım! ” Ve bu topiclere yüzlerce destek mesajı.. İşte futbolun değerlendirildiği bir ortam size..

Büyük bir takım için seri galibiyetler çok önemlidir.. Takıma hava katar, oyuncular arasında birliktelik yaratır, takıma güven duygusunu aşılar ve performanslarını yükseltir.. Seri mağlubiyetler ise oyunculara yenilgi duygusunu aşılar, artık kaybedilen ya da beraber kalınan maçlar doğaldır ve oyuncuların bu maçlarda reaksiyon göstermesi gün geçtikçe daha da düşük bir ihtimal alır.. Fenerbahçe geçen sene kaybetmemek için var gücü ile savaşan ver seri galibiyetler alan bir takım iken bu sene bu özelliğini kaybetti ve seri puan kayıpları gelmeye başladı.. Bu krizde Aykut Kocaman’ın ne yapacağı çok önemli.. Bakalım bu kaos ortamı ne şekilde sonuçlanacak.. Bekleyip göreceğiz..

20 Ağustos 2010 Cuma

Paok 1-0 Fenerbahçe

Maç öncesi Emre’nin sakatlığı haberini alınca Aykut Kocaman’ın kararını merak eder oldum.. Acaba Emre yerine O’nun eksikliğini dolduracak Mehmet’e şans verir ve sağ tarafta etkili olabilen Özer’i sahaya sürer mi, yoksa deplasmanda oynuyoruz diyerekten Baroni’nin yanına Selçuk’u mu koyar diye düşündüm.. Maalesef 2. tercihi yaptı sayın Aykut Kocaman.. Futboldan az-çok anlayan ve Fenerbahçe’yi takip eden birinin asla yapmayacağı bir tercih oldu bu da.. Bilmiyorum o teknik direktörlük koltuğuna oturulduğunda mı bir şeyler değişiyor ama bu tercih Aykut Kocaman’ın bu zaman kadar anlattıkları ile tamamen ters düşen bir hamle.. Aykut kocaman geldiğinden beri oyunun hızlı oynanması gerektiğini, yavaş oyun nedeniyle kötü oyunların olduğunu savunuyor.. Ancak Selçuk ile Baroni’yi yan yana oynatarak takıma adeta el freni ile oynama talimatı veriyor.. 2+2 nasıl ki 4 ediyorsa Selçuk ile Baroni de yan yana oynamaz, oynayamaz.. İkisi de defansif ön libero ve ikisi de atağa kalkmaya çalıştıklarında kendilerinde olmayan özelliklerden dolayı kötü gözüküyorlar.. Ayrı ayrı oynatılsalar belki ikisi de oyunda sırıtmayabilir ya da parlayabilir ama yan yana oynarlarsa olmaz.. Birbirlerini bozmaktan başka hiçbir şey yapamazlar..

Maçın ilk yarısında adeta büyük bir takımla deplasmanda oynayan Anadolu takımı kimliğindeydi Fenerbahçe.. Kendi sahasında oyunu kabul eden, yana ve geriye bol paslarla oyunu yavaşlatan, buna rağmen topla oynayamayıp rakibinin oyununu kabullenen bir Fenerbahçe vardı sahada.. Geçen seneyi düşünüyorum da Daum’un takımı asla böyle bir şeye izin vermemişti.. Her maçta iyi de olsa, kötü de olsa topa sahip olan taraf, top kontrolü elinde olan taraf Fenerbahçe idi.. Maalesef bu sene bu özelliği yavaş yavaş kaybetmeye başladı Fenerbahçe.. Young Boys maçlarından sonra bu maçta da topla oynayan taraf rakip takımdı..

Semih lig maçında goller atmış ve asistler yapmış olabilir, ama bu takımda ilk 11’de oynayabilecek yeteneklere sahip değil.. Bir defa inanılmaz yavaş bir isim.. Birebirde tehdit oluşturabilecek çalım özelliği yok.. Bugün hava toplarında da hep rakibin üstünlüğü vardı.. Bir türlü ileride top tutamadı.. Böyle olunca da rakip daha rahat geldi.. Caner ise beklenilenin çok altında bir performans sergiledi.. Adeta yokları oynadı.. Ne bir tehlikeli orta, ne rakibi yıpratıcı bir koşu, ne de savunmaya çok fazla yardım getirebildi.. Sahada varlığı ile yokluğu belli olmadı.. Takım o sahada iken adeta 10 kişi oynadı.. İlhan’dan aslında çok daha iyi bir performans bekliyordum Lugano ile beraber oynadığında.. Ama maalesef çok faul yaptı.. Bire bir kaldığı hemen her pozisyonda Müslimoviç’i faul ile durdurdu.. Büyük takımda oynayan defans oyuncusunun böyle şeylere oldukça dikkat etmesi gerekir.. Bugün kullanılan o serbest vuruşlardan gol yense belki de hedef tahtasındaki isim kendisi olacaktı..

Aykut Kocaman bana göre ilk defa bu kadar güzel ve olumlu değişiklikler yaptı.. Ama maalesef bu değişiklikleri yaklaşık 10’ar dakika önce yapmalıydı.. Ben maçı izlerken yaptığı değişiklikleri bas bas bağırdım.. Aykut Kocaman da 10 dakika kadar sonra söylendiğim değişiklikleri tıpatıp yapınca izlediğim ortamda seni duyuyor herhalde şeklinde konuşmalar oldu.. Aslında aklın yolu bir.. Yapılacak şeyler belli idi ve onları yaptı, tek eksiği bana göre geç kalmasıydı..

Dün rakibe bakıldığında aslında Young Boys kadar etkili olmadıklarını gördük.. Çok güçlü bir takım değiller.. Açıkçası bizim ligimizde orta sıralara oynayabilecek özellikte bir takım.. Bu takımı elemek çok zor değil.. Yeter ki Aykut Kocaman elindeki oyunculardan doğru bir ilk 11 çıkarsın ve de oyuncular işin ciddiyetinde olsun.. Fenerbahçe, Kadıköy’de oldukça pozisyon bulacaktır gibi bir görüntü vardı bugün ikinci yarıya bakıldığında.. İkinci yarı adeta sihirli değnek değmiş gibi bir görüntü sergilendi.. Eğer orta sahada Selçuk yerine Emre olsa ben inanıyorum ki gol de gelecekti.. Oyun top Selçuk’un ayağına geldiğinde yavaşladıkça yavaşladı.. Eveleyip gevelemeden pas atmadı.. Bu da rakibin savunmada yerleşmesine fırsat tanıdı.. İkinci yarı sihirli değnek belki de Niang idi.. Ben böyle bir forvet izlemeyeli uzun süre olmuştu.. İlk hatasını oyuna girdikten 26 dakika sonra, dakikalar 71’i gösterdiğinde rakibe attığı pas ile yaptı.. O ana kadar müthiş bir görüntü sergiledi.. Adeta ikinci maça umutla bakmamıza en büyük vesile oldu diyebiliriz..

Dediğim gibi, geçen seneki takım olmasa da halen kaybedilmiş bir şey yok.. Hala tur ortada bana göre.. Yeter ki kontra ataklara dikkat edilsin ve Baroni’nin yanında Emre oynasın.. Stoch,Bilica ve Niang’ın da kadroya girmesiyle bu takım Kadıköy’de istenilen performansa ulaşabilir.. Rakibi sahasına hapsedip, turu getirecek skor alınabilir.. Bunun için tura inanan ve maç içinde oyuncuları sonuna kadar motive edebilecek bir taraftar topluluğuna da ihtiyaç var.. Umarım forumlardaki hava stada yansımaz ve gruplara kalabilir bu takım..

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Fenerbahçe 4-0 Antalyaspor


Sezon öncesi oynanan maçlara bakıldığında zor bir maç olmasını bekliyordum Fenerbahçe adına.. Taraftarın da olmaması maçı biraz daha zorlu kılar diye düşünüyordum.. Bir de şu zamana kadar olan maçlarda verilen pozisyonlar, takımın dirençsiz ve hazır olmayan görüntüsü eklenince, maçın ikinci yarıda kaderinin çizileceğini düşünüyordum..

Maç öncesi Dia’nın sakatlanmış olması ve oynayamaması dezavantaj değil de avantaj getirdi Fenerbahçe adına.. O’nun yerine görev alan ve de sakatlıktan yeni çıkan Mehmet Topuz daha önceki maçlara oranla takımın çehresinde önemli bir değişikliğe sebep oldu.. Daha önce Dia(Kazım)-Stoch-Alex üçlüsü sahada olduğunda defansif açıdan son derece zayıf görüntü vermişti Fenerbahçe.. Bu maçta ise Topuz’un geriye gelerek orta sahada Baroni ve Emre’ye destek vermesi ile takım direnç kazandı.. Alex bazen sağ kanadı kapattı maç içinde ve Mehmet de ortayı üçledi.. Bu sayede hem daha az boş olan bırakıldı rakibe hem de ayağa daha fazla top yapılabildi..

Bir diğer önemli faktör ise Lugano’nun dönüşü idi.. Lugano ile birlikte defansta yapılan saçma sapan hataların da minimuma indiğini gördük.. Sezon öncesi hazırlık maçlarında ne yaptığını bilmeyen defans Lugano’nun dönüşü ile toparlamış gözüktü.. Tabii bunda sağ bekte sakatlığını atlatan Gökhan Gönül’ün oynamasının da payı büyük.. Kademe anlayışı ile defansa sınıf atlatıyor.. Ayrıca ileri çıktığında kanat oyuncusu olan Mehmet’i içeri iterek bir kişi fazla hücum etmemize vesile oluyor.. Umarım artık sakatlık yaşamaz ve sağ bek olarak yine Bekir ve Önder kumarları denenmez..

Stoch’un gelmesine en çok sevinenlerden birisi de Alex’tir şüphesiz.. Üzerindeki yükün hafiflemesinin yanı sıra sahada kendisini anlayan bir kişinin daha olması performansını daha da arttıracak gibi duruyor.. Stoch kanat oyuncusu olmasına rağmen sık sık içeri kat ederek oynuyor ve defansın dengesini bozuyor.. Bu pozisyonlarda kaptan ile yaptığı verkaçlar sayesinde de pozisyonlar yaratılmasına yardımcı oluyor.. Senelerdir özlenen kanat oyuncusu olduğunu her maç bir kez daha gösteriyor..

Semih ise bitkin, bezgin ve güçsüz görüntüsünden farklı bir imaj çizdi bu maçta.. Açıkçası kendisinde ümidi kesmiştim geçen seneki maçlarını gördükten sonra.. Ayakta duracak hali yoktu ve her pozisyonda hakemden bir şeyler uman bir görüntüsü vardı.. Ancak bu maçta daha diri gözüktü.. Bitiricilik özelliğini kullandı ve 2 gol buldu.. Ama 2 golden daha değerlisi arkadan gelen kaptana verdiği gol pası idi.. Böyle devam ederse ilk 18’de mutlaka yer bulacaktır kendine.. Ama Niang transferi sonrası ilk 11’de görev alabilmesini zor görüyorum.. Belki içerideki bazı maçlarda çift forvet olarak görebiliriz Niang ile birlikte..

Rakip takımın defans ve orta sahasının yeni gelen oyunculardan kurulduğunu ve henüz hazırlık aşamasında olduklarını da göz ardı etmemek gerek.. Rakip daha maç başladığında topa sahip olamayarak bu sonucun geleceğini göstermişti.. Ama yine de takımın orta sahadaki pas trafiğini de görmemek haksızlık olur.. Baroni birçok kişi tarafından beğenilmese de orada çok faydalı işler yapıyor.. Ayağında topu eveleyip gevelemeden anında yanındaki veya önündeki arkadaşına aktarıyor ve rakibin pres yapmasına dahi olanak vermiyor.. Bu çıkışlar da rakibin direncinin kırılmasında önemli rol oynuyor.. Ayrıca en çok eleştirildiği konulardan birisi de yere yatmaması imiş.. Yahu yere yatan oyuncudan ne zevk alır futbolseverler anlamış değilim.. Eğer topu ayakta iken kazanabiliyorsan yere yatmaya ne gerek var.. Dün maçın en çok top çalan oyuncusu idi Baroni istatistiki olarak.. Her ne kadar beğenilmese de maçta orta sahada üstünlüğün kurulmasında en önemli faktörlerden biriydi kendisi..

Bu maçtan çıkarılacak derslere gelecek olursak.. Bence Aykut Kocaman Mehmet Topuz’a mutlaka ilk 11’de görev vermeli.. Eğer sağlamsa Mehmet sağ kanatta oynamalı ve böylece orta sahayı gerektiğinde üçleyerek direnç kazandırmalı.. Bunun için de Dia şimdilik ek kuvvet olarak kullanılmalı.. Eğer Alex-Stoch ve Dia aynı anda sahada olursa güçlü rakipler karşısında orta saha çok fazla açık verebilecektir.. Dia ile Özer kanatların alternatifi olarak her zaman yedekte bulundurulmalıdır.. Bu isimler Alex-Stoch ve de Mehmet Topuz ile rotasyona sokulduğunda oldukça güçlü bir ofansif hat yakalanacağa benziyor.. Aykut Kocaman bu maçta yine Alex’i Caner ile değiştirdi ve yine Galatasaray ile oynanan maçta olduğu gibi takım ileri çıkışlarda ve topa sahip olmada problemler yaşadı.. Stoch kanat olarak çok iyi bir isim ama Alex’iin bölgesinde oynadığında verimi düşüyor.. Eğer Alex sahada yok ise Özer olmalıdır.. Böylece top Fenerbahçe’de daha fazla kalır ve rakip kolay kolay yüklenemez..

Bu takıma Niang’ın da katılacağı hesap edildiğinde geleceğe umutla bakabilmek için bir ışığın parladığını söyleyebiliriz dün gece.. Oyuncuların istekli ve çalışkan yapısı, daha önceki rahat oyunları yerine daha ciddi bir şekilde sahada duruşları ve orta sahanın biraz daha kalabalıklaşması dün sahaya yansıyan güzelliklerdi.. Bakalım aynı oyun Paok ve Trabzonspor deplasmanlarında da sergilenebilecek mi? Bunu da zaman gösterecek..

5 Ağustos 2010 Perşembe

Çarşambanın gelişi..

Hani derler ya Perşembnin gelişi çarşambadan belli olurmuş diye.. Dün akşamın gelişi ise daha geçen sene kazanılamayan Trabzonspor maçından belliydi.. Maçın kazanılamaması sonrası uzun süre azmaya ara vermiştim.. Nedeni ise daha önce yazdığım gibi olacakların az-çok belli olmasıydı.. Daum gibi Fenerbahçe’yi seneler sonra sistem takımı yapan bir antrenörün kellesi istenilecekti.. Bunu taraflı tarafsız çoğu kimse isteyecek, bir şekilde Daum gönderilecekti.. Çünkü Daum zamanında bu takım rakiplerine her zaman bariz üstünlük kurdu.. Gerek kendi aralarındaki maçlar olsun, gerekse lig maçları olsun.. Ama bahane her zaman yaratılır.. Bunun için de Avrupa bahanesi üretildi.. Sonuç da dün akşam net ortaya çıktı..

Daum sonrası gelecek teknik direktör çok önemliydi.. Eğer gerçekten iyi bir seçim yapılsa, zaten var olanın üstüne yapılacak bir-iki takviye ile bu takım yine maçları domine edebilirdi.. Ama Daum yerine geçen sene O’nun üzerinde bulunan ve Daum’un giderken yaptığı açıklamalarda yerimde gözü vardı dediği Aykut Kocama gelince işler pek iç açıcı olmadı..

Geçen sene devre arasında kanatlara transfer isteyen Daum’a transfere ihtiyaç yok diyerek karşı çıkan Aykut Kocaman bu sene 3 kanat oyuncusu takviyesi ile başladı sezona.. 3 yeni kanat oyuncusu kattı takıma.. Caner, Stoch ve de Dia.. Belli şeyler oturtulmuş takımın üzerine bu oyuncularla takımın kanatlanıp uçması gerekirken tam tersine takım tepetaklak yere çakıldı.. İlk sinyaller hazırlık maçlarında verildi.. Köln maçında 5 yendi.. Daha sonra Mert’in kalesinde devleştiği ve 3-0 kazanılan maçta her şey unutuldu.. Halbuki o maçta da kaleci kötü gününde olsa yine bir 5lik tarife olabilirdi.. Sonra Galatasaray maçı.. Futbolcuların ekstra motive olması ile 1-0 kazanılan maç.. 90 dakika boyunca verilen pozisyonlar.. Daha sonra Young Boys ile oynanan ilk maç.. Rakibin tek kale oynadığı, dünyaları kaçırdığı maç.. Var mı bir tek maç hatırlayan Daum zamanında buna benzer? Daum’un takımı maçı kaybetse bile bol pozisyon bulurdu, Daaum’un takımı maçı kaybetse bile savaşırdı, Daum’un takımı maçı kaybetse bile son ana kadar umut vardı.. Dünkü maç ise evlere şenlik..

Takım ilk maçı 2-2 bitirmiş ve avantaj sağlamış o rezil oyuna rağmen.. Sahaya çıkan kadroya bakıyorsunuz sağ bek olarak Bekir.. Niye mi Bekir? Aman gol yemeyeyim.. Gökhan Gnül 10 gündür antremanlarda, 2. yarı girip o kanadı tek başına kullanıyor ve çok da iyi oynuyor ama yedek başlıyor.. Niye? Gol yemeyelim bu takımdan.. Zaten rakibi küçük gören açıklamalar üzerine gol yersen bir de, maazallah neler yazarlar.. Peki Daum gençlere şans vermiyordu, Aykut Kocaman benim zamanında gençler forma bulacak dedi.. Gökhan’ın yedeği Okan Alkan nerde? Hazırlık maçında 15 dakikada bile kendini gösterebilen o çocuk kadroya bile alınmadı.. Daum olsa yerden yere vurulur ama bakıyorum Aykut Kocaman’a yazılan bir şey yok.. Maçın ilk yarısı rezil bir oyun ve soyunma odalarına giderken 0-1’lik bir sonuç.. Takımın gole ihtiyacı var.. Sorsalar bu takımdan en son kim çıkar bu durumda diye tartışmasız Alex derim.. Peki çıkan oyuncu kim? ALEX! Yerine giren oyuncu kim? Selçuk! Neymiş efendim orta saha direnç kazansınmış.. Mışmış da mışmış.. Yahu takım sanki harika top oynuyor da bir Alex suçlu.. Sanki gol pozisyonlarını bir bir harcıyor da Alex başrol oynuyor.. 2. yarı çıktı işte Alex.. Nerde pozisyonlar? Ha Stoch atıldı değil mi? Bahaneler yine hazır..

Bu takıma transferler yapılsa da daha Aykut Kocaman ile bu iş zor gözüküyor.. Sezon öncesi Kazım, sonra Emre, en son da Alex.. Bu oyuncular başlarında eğer kendileri ile problem yaşayan Aykut Kocaman varken ne derece verimli olurlar tartışılır.. Olur da bir futbol mucizesi olur ve oyuncuların Galatasaray maçlarındaki ekstra motivasyonları ile başarı gelebilir Zico döneminde olduğu gibi.. Aksi takdirde bu hoca ve bu takımla başarı hayalden öteye gitmez..

29 Temmuz 2010 Perşembe

Young Boys 2-2 Fenerbahçe

Dün akşamki oyunun ardından yazacak o kadar olumsuz şey var ki, hangisinden başlasam bilemiyorum.. Gece sinirle yazmak yerine sakin kafa ile yazmayı tercih ettim ama hala oynanan oyuna ve sahadakilere karşı sinirim geçmiş değil.. Fenerbahçe’nin bu kadar mahkûm oynamaya hakkı yok!

Evet Aykut hocam.. Tribünlerin çoğunun desteğini alan, herkesin güvendiği, saygı duyduğu, karakter sahibi insan.. Siz bu takımın geçen yıl da içerisindeydiniz, bu kadar tanıma imkânınız varken bu takımı hala daha Önder’i sağ bek olarak oynatmak niyedir? Hadi gençlere güvenemedim dersiniz anlarım, Okan tecrübesiz dersiniz anlarım, peki ya Bilica-Bekir olayı? Maç başladığında zaten olacakları görmek için kahin olmaya gerek yoktu.. Bekir sol stoper, Bilica ise sağ stoper.. Geçen sene Bilica tüm maçlarda sol stoper oynamış.. Sol ayağı çık iyi olmamasına rağmen kadrodaki diğer defans elemanlarına göre daha iyi.. Bekir’de ise sol ayak denen bir şey yok! Ama sol stoper olarak Bekir başladı maça.. Ne zamanki sarı kartı gördü, o dakikada sağ stopere geçti tekrardan.. Bu yerleşimi takım içerisinde olan biri nasıl yapabilir? Bekir’in sol stoper oynadığı nerede görülmüştür? İlhan sol ayaklıdır ve orada oynaması doğaldır ama İlhan olmaz ise orada oynayabilecek adam mecburen Bilica’dır, Bekir değil!

Defans kurgusu bu kadar yanlış seçilirse vereceğin pozisyonlar da bu kadar çok olur.. Halı sahalarda bu kadar pozisyon verilmez rakibe.. Tek kale oynanan bir maç.. Orta sahanın da pek bir farkı yoktu.. Bir türlü organize olunamadı.. Peki bunda suç orta saha oyuncularının mı? Geçen sene Daum zamanında bu kadar aciz oynayan bir takımı hatırlayan var mı? Aykut hoca maalesef şimdiye kadar ışık vermiyor.. Alex’i çıkartmakla iş bitmiyor.. Alex sahada yürüse bile takımının ayağında top tutabiliyor.. Oyunu açıp diğer takım arkadaşlarını rahatlatabiliyor.. Alex gibi bir adamın varsa o sahada içeride kalır her zaman.. Sadece koşmakla futbol oynanmaz..

Kazım’ın gördüğü iki sarı kart da saçma idi. İlkinde kesinlikle sarı kartı gerektirecek bir durum yok.. İkincisi de çok ucuz bir kart.. Hakem son derece berbattı.. Kazım haklı diyemeyiz ama sonuna kadar haksız olduğunu da söylemek insafsızlık olur.. Ama bu kafayla giderse yerini bir daha zor bulur..

İleride Gökhan Ünal çok iyi oynamasa da yararlı işler yaptı.. İki golün asisti de kendisine ait.. Daha önce de söylemiştim yine tekrarlayayım.. Bu takımın ikinci forveti kendisi olmalıdır.. Hala Semih’ten bir medet ummak saçmalık.. Dün de sahaya girdikten sonra görüldü ki çok ağır.. Ayakta duracak da hali yok.. Bu sene alınacak forvetin arkasındaki ilk isim Gökhan Ünal olmalıdır.. O olmadığı zaman da Kazım oynar forvette..

Fenerbahçe açısından dünün en güzel olayı ise Stoch’tur.. Adam sahada bas bas bağırıyor ben futbolcuyum diye.. Top alıp vermesi, sürati ile adam eksiltmesi, takımı rakip sahaya erken bir şekilde taşıması, Alex’in yükünü hafifletmesi, elinden geldiğince koşup arkadaşlarına yardım etme isteği, sahaya yansıttığı müthiş hırsı.. Bir futbolcuda olması gereken neredeyse tüm özellikleri barındırıyor kendisi.. Acaba sahada O’nun yırtınışını görenler biraz olsun düşünüyorlar mı? Önder bu takıma geleli ne kadar süre olmuş daha bir adım yol kat edememiş.. Ben kendisi yerinde olsam utanırım Stoch’u izledikçe..

Yeni transferlerin gelmesi, sakatların da iyileşmesi ile kuşkusuz takım daha iyi olacaktır.. Ama görünen o ki, bundan sonra Fenerbahçe’nin her maçı da riskli olacaktır.. Birgün birisi fena patlayabilir.. Her maçı kaybetme riski ile oynuyor artık Fenerbahçe.. Şunu diyebilirim ki eğer Daum gönderilmemiş olsaydı ve bu transferler yine yapılsaydı Daum ligi açık ara götürür, Avrupa’da da takımı iyi yerlere getirirdi.. Geçen sene takımda eksik olan tüm bölgelere transferler yapılıyor..(Stoper hariç) Bu kadro fena bir kadro değil ama bu kadronun sahaya yansıttığı oyun da hiç hoş değil.. Dilerim şu zamana kadar ışık vermeyen Aykut Kocaman gerekli önlemleri bir an önce alır ve takımı bu berbat oyundan çekip çıkartır.. Yoksa bu sene kolay kolay bitmez Fenerbahçe adına..

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Yeni sezon başlarken..

Geçtiğimiz sezon son maçta kaybedilen şampiyonluğun ardından, yazmak gelmedi bir türlü içimden.. Az-çok olabilecekleri tahmin edebiliyordum daha önceki sezonlarda yaşananlardan dolayı.. Bir türlü o eski şevki bulamadım bilgisayarın başına oturduğumda.. Yazmaktan çok yazılanları okumayı, farklı görüşleri takip etmeyi daha uygun buldum.. Nitekim beklenen de oldu.. Son maçta kaybedilen şampiyonluğun baş sorumlusu Daum kabul edildi ve 2. kez kendisine kapı gösterildi..

Yeni sezon için takımın başına eski sportif direktör, yeni teknik direktör ve sportif direktör Aykut Kocaman’ın gelmesi birçok tartışmalara neden oldu.. Ama artık olanlar oldu ve her şey geride kaldı.. Tekrardan o günlere dönüp kim hatalı kim suçlu tartışması yapmaya lüzum yok diye düşünüyorum.. Aykut Kocaman’ın görevi sonrası yapılanlardan başlamakta fayda var..

Geçen sene Daum’un ısrarla istediği ve eksik gördüğü bölgelere bu sene akıllıca transferler yapıldı.. Takımın hız sorunu vardı ve bu hız sorunu Caner, Stoch ve Dia gibi isimlerle çözülmeye çalışıldı.. Ayrıca yeni transfer edilecek forvet oyuncusunun da benzer özelliklerde olması düşünülüyormuş etraftan okuduğumuz kadarıyla.. Geçen sene yapılamayan hamleler bu sene yapılmaya başlandı teker teker.. Takımdan ise Ali Bilgin, Vederson ve Deniz gönderildi.. Deniz’in profesyonelliğine diyecek bir söz yoktu ama yaşı 33 olmuş idi.. Baroni ve geçen sene son haftalarda performansı tavan yapan Selçuk’un ardında forma bulma şansı zordu.. Diğer ikisi zaten 18’i bile zorlayamayacak isimlerdi..

Aykut Kocaman sezon öncesi hazırlık maçlarında elindeki oyunculardan en iyi ilk 11’i oluşturmaya çalıştı.. Gençlere şans vermek yerine sezona hazır bir takım yaratma peşindeydi.. İdeal 11’ini bulmaya çalıştı.. Hemen her oyuncuya fırsat vermeye çalıştı kadrodaki.. Ama az-çok kafasındaki 11’i belli etti kanımca..

Kalede alternatifi bulunmayan Volkan Demirel oynayacak bu sene de.. Geri dörtlünün sağında ilk olarak Önder denendi ama başarılı olamadı.. Daha sonra Bekir o mevkide denendi ve Önder’e göre daha iyi gözüktü.. Yine de bek olarak gerektiği kadar bindirme yapabilmiş değil.. Okan Alkan ise oynadığı 15 dakikalık bölümde hem Bekir’den hem de Önder’den daha bek gibi bek görüntüsü verdi.. Ancak tecrübesizliği nedeniyle sanırım forma şansı bulamadı son Galatasaray maçında.. O mevkide Gökhan Gönül sakatlığı tamamen geçip formasını alana kadar Bekir’i izleyeceğiz muhtemelen.. Defansın ortasında ise İlhan-Bilica ikilisi oynadı.. Geçen sene sol stoper olarak oynayan Bilica’nın yerine bu sene İlhan’ın sol stoper oynaması ve Bilica’nın da geçen sene Lugano’nun oynadığı yerde oynaması Lugano döndüğünde Bilica’nın kulübeye çekileceğinin habercisi.. Defansın ortasındaki ikili Lugano döndüğünde İlhan-Lugano olacaktır.. Sol bek ise Andre Santos.. O’nu yedekleyecek isimse Caner olacaktır.. İlk oynadığı maçlarda iyi ve diri bir dörüntü veren Caner bu sene sık sık forma şansı bulacaktır gerek sol bek gerekse sol açık olarak diye düşünüyorum yabancı sınırlamasını da göz önünde bulundurarak..

Orta sahanın sol kanadı yeni transfer Stoch’a emanet.. Kendisi hırsı ile dikkat çekti oynadığı maçlarda.. Senelerdir Fenerbahçe taraftarının beklediği hızı kanat oyuncusu özlemini dindirecek gibi.. Orta sahada defansif ön libero olarak Baroni formanın ilk adayı.. Eğer yabancı sınırlamasına takılmaz ise Selçuk her zaman yedeği olarak kalabilir ancak.. Baroni’nin önünde ise geçen sene yine aynı mevkide görev alan Emre.. Sağ kanat için Kazım sezona başladı ama sezon içerisinde Dia’nın orayı yavaş yavaş ele geçireceğini hemen herkes tahmin edebiliyor..

Forvetin arkasında Alex yine takımın bankolarından.. Galatasaray maçında oyundan alındıktan sonra rakibin nasıl baskı kurduğu ortada.. Bunu taraftarlar kadar Aykut Kocaman da görmüştür ve kolay kolay Alex’i kenarda tutmayacaktır tahminim.. Forvette ise Gökhan Ünal kamp boyunca bir adım öne çıktı.. Ancak yeni gelecek forvet ile birlikte kendisine de kulübe yolu gözükecektir..

Eğer takıma sağlam bir yabancı stoper, iyi bir yedek kaleci ile bir tane daha Türk orta saha oyuncusu transfer edilirse bu takım bu sene taraftarın beklediği güzel oyunu sahaya yansıtabilir.. Tabii bunun için Aykut Kocaman’ın en az Daum’un gösterdiği disiplini oyunculara yansıtması gerekli.. Tabii bunu yaparken yıldız oyuncuları da küstürmemeli.. Bakalım yeni sezon bizlere neler getirecek. Hep birlikte izleyip, değerlendireceğiz..

14 Mayıs 2010 Cuma

Maç Öncesi: Fenerbahçe - Trabzonspor

Sezonun son maçına gelindi.. Bütün bir yıl boyunca yapılan çalışmaların, verilen emeklerin karşılığının alınması gereken bir maç.. Çekilen sıkıntıların, gösterilen çabanın, harcanan imkanların değer bulması gereken maç.. Ölüm kalım maçı denilen cinsten bir maç.. Var olma mücadelesi, özverilerin taçlandırılması gereken maç.. Son doksan dakika.. Bundan da ötesi yok..

Fenerbahçe bu sezonun en önemli maçına çıkıyor.. Rakip kupada finalde kaybedilen Trabzonspor.. Rakip 11 gün önce 3-1 gibi bir skor ile kaybedilen Trabzonspor.. Rakip seneler öncesinin intikamı ile yanıp tutuşan Trabzonspor.. Rakip bazı kesimlerce başkanının son lig maçı sonrasında bir kameramana dalga amaçlı söylenen sözler sonrası maça asılmaz diyerek gaza getirilen Trabzonspor..

Rakip takımda Şenol Güneş’in bu maça da kupa maçı ilk 11’i ile çıkması beklenebilir.. Bence eğer sürpriz isimler olacaksa bunlardan ilki son haftada gol atan Giray olabilir.. Hocası kendisine attığı golden ötürü jest yapıp sağ beke kendisini koyabilir.. Böylece Serkan Balcı’nın da enerjisini orta sahada kullanabilir.. 2. sürpriz isim genelde büyük takımlarla deplasmanlarda oynadıkları maçlarda kullandığı Ceyhun.. Orta sahada fizik gücünden yararlanabilir.. 3. sürpriz isim ise son maçta sahalara dönen ve attığı paslarla sakatlığını atlattığını kanıtlayan Yatara olabilir..

Kupa maçında oynanan oyunu gördüğümüzde Trabzonspor ayağına top verilirse oynayabilen bir takım.. Sezonun 2. yarısında Şenol Güneş’in de katkısı ile ayağa top oynuyorlar.. Orta sahada görev alan isimler ayaklarında top olduğunda etkili olabilen isimler.. Ancak topsuz oyunda ekstra işler yapan isimler de yok kadrolarında.. Alan savunması yapıp, top kapıldığında da ayağa paslarla rakibin üzerine gidiyorlar.. Defansta Song-Egemen ikilisi sert savunma yapıyorlar ve rakip forvetleri etkisiz hale getirebiliyorlar.. Sağ ve sol bek olarak görev yapan Serkan Balcı ve Cale de hücumlarda savunmadan atağa destek veriyorlar.. Umut ise ileride yaptığı pres ile rakibin defanstan kontrollü çıkmasına engel oluyor.. Orta sahada Alanzinho,Engin ve de Colman teknik olarak üst düzey oyuncular.. Umut’u besliyorlar ama topsuz oyunda savunma açısından zaafları olduğunu söyleyebiliriz.. İlk maçta Alanzinho çok tehlikeli olmuştu.. Orta sahada geniş boşluklar bulmuş ve bu boşlukları çok iyi kullanmıştı..

Gelelim Fenerbahçe’ye.. Bu maçta rakibini oynatmaması gerekli Fenerbahçe’nin.. Topu mümkün olduğunca ayağında tutmalı ev sahibi takım.. Kupa maçında yaptığı gibi rakibin oynamasına izin verilmemeli.. İleriden Guiza ile başlayan, orta sahada Mehmet,Emre,Selçuk ve Özer ile de devam eden bir pres gücü olmalı.. Daha ilk dakikadan rakibe bu maçı biz çok daha fazla istiyoruz mesajı verilmeli.. Rakip kendi sahasından çıkartılmamalı.. Bunun için de yeri geldiğinde Gökhan ve Santos (Vederson) da bu prese dahil olmalı..

Bu maçta duran toplar oldukça önemli.. Fenerbahçe de duran toplarda etkili bir takım Trabzonspor da.. Alex’in bu maçta mutlaka rahat oynaması sağlanmalı.. Bunun için de Özer ve Emre diğer maçlara göre daha fazla sorumluluk almalı.. Alex’in oyun kurmadaki görevini paylaşmalı ve Alex’i daha ileriye taşımalı bu ikili.. Kupa maçında akıl dolu bir gol atmıştı Alex.. Aynı şekilde bu maçta da en büyük silah olarak kendisi gözüküyor.. Gerek kullanacağı serbest vuruş ve kornerlerle gerekse rakip savunmanın arkasına atacağı ara paslarla.. Guiza’nın da bu maça hayatının en önemli maçı gibi görmesi gerekli.. Eğer ilk geldiğinde rakip savunmalara uyguladığı presi uygulayabilirse arkadan gelen arkadaşlarını oldukça rahatlatacaktır..

Maçın hakemi Yunus Yıldırım.. Kendisi sertliğe prim tanıyan, kolay kolay penaltı çalmayan ve mecbur kalmadıkça da kartlarını kullanmayan bir hakem.. Bu maçta Fenerbahçe’li oyunculara yapılabilecek faulleri diğer hakemler rahat çalabilecekken, kendisi bir çok pozisyonu devam ettirebilir.. Böyle bir durumda sarı lacivertli oyuncuların aynı şekilde hırslı ve arzulu olması gereklidir.. En az rakip kadar toplara müdahale edip, en az onlar kadar rakibi ısırmalıdır..

Bu maç Mehmet Topuz ve Özer’in maça katkıları oldukça önemlidir.. Rakip Alex ve Guiza’ya önlem alırken, bu isimler daha rahat oynama imkanına sahip olabilirler.. Daha önce şampiyonluk yaşamamış bu isimlerin baskıyı kaldırabilmeleri oldukça önemli.. İkisi de geldikleri takımlarda lider oyunculardı.. Fenerbahçe’de ise takım oyuncusu görüntüsündeler.. Bu maçta takım oyununun yanı sıra liderlik görevlerini de hatırlamaları gerek.. Orta saha hakimiyetinin çok önemli olduğu bu maçta, rakibe karşı üstünlük kurmada ikisinin katkısı ibreyi Fenerbahçe’ye doğru yöneltecektir..

Maç dolu tribünler önünde oynanacak.. 12 numaraya en çok görev düşecek maç.. Bu maçta rakip takım topa sahip olduğunda stadın ıslıklar ve uğultularla yıkılması gerekir.. Rakip topla oynatılmamalı.. Bir an önce takımla birlikte tribünler de rakibin üzerine çökmeli.. Rakip topa sahipken tezahürat yapmanın bir anlamı olmaz bu maçta.. Rakibi mutlaka sindirmeli tribünler.. Oradan çıkamayacakları izlenimini her saniye vermeliler.. Böyle bir maçta golün gelmesi gecikebilir.. Tribünlerin sabırlı olup, maçın son dakikası bile olsa takımını desteklemesi şart.. Bu maçta oyuncular için taraftarın arkalarında olduğunu bilmek de çok önemli.. Bu açıdan kendi oyuncusuna asla olumsuz bir tepki gösterilmemeli.. Herkese destek olunup, sahada olanlar yüreklendirilmeli.. Bu maçı Fenerbahçe taraftarı ile 12 kişi oynamalı ve sonunda hak ettiği kupayı kaldırmalı..

10 Mayıs 2010 Pazartesi

ADAMLIK!!

Adamlık ekmek yediğin yere laf atmak, çirkeflik yapmak değildir.. Dün saha içinde yaptıkların karakterin hakkında zaten daha önce oluşmuş şüpheleri doğruladı.. Sonrasında özür dilemen gerekirken zeytinyağı gibi yukarı çıkma çabaların ise seviyeni gözler önüne koydu.. Utanmadan hakemi eleştirmeye çalıştın.. Maçta ismini ağzına almamaya özen gösterdiğin rakibin FENERBAHÇE seni madara etti, 3-0 olana kadar pozisyon bile bulamadın.. Çıktın maç sonrasında haklıyım dedin.. Beyefendi insan Aykut Kocaman’ı kastederek ben Fenerbahçe maçlarında ellerini bağlayıp da oturmam, çıkar sahaya ekmek yediğim yer için çalışırım dedin.. Aykut Kocaman’a laf sokmak derdine girdin.. O laf sokmya çalıştığın Aykut Kocaman kadar Fenerbahçe karşısında mücadele göstersin takımların, O’nun takımları kadar Fenerbahçe’den puan al da sonra çık konuş.. Yaptığın terbiyesizlikler yetmiyormuş gibi bir de Aykut Kocaman gibi bir ADAMA laf söyleme derdine girme! Sen önce sana oturman için verilen villayı nasıl 3-5 kuruş fazla kazanırım derdi ile sattığını, sonrasında da Aziz Yıldırım tarafından nasıl kovulduğunu anlat..

9 Mayıs 2010 Pazar

Ankaragücü 0 - 3 Fenerbahçe

Maç öncesi yazımda Fenerbahçe’nin topa daha fazla sahip olması gerektiğini, top Fenerbahçe’de kaldığı sürece avantajın Fenerbahçe’de olacağını belirtmiştim.. Ankaragücü oyuncuları kendilerine oynama şansı verildiğinde oynayan isimler.. Ama karşılarında güçlü bir Fenerbahçe bulunca istedikleri oyunu bir türlü ortaya koyamadılar.. Bunda Fenerbahçe orta sahasında oynayan oyuncuların rakibe yaptığı pres ve ayağa toplarla oynamalarının etkileri büyüktü..

İlk golün sahibi Mehmet Topuz’dan başlayalım.. Son haftalardaki çıkışını sürdürdü.. İlk yarıda sahanın en iyisiydi.. Attığı gol uzun süredir çabalamasının, çok çalışmasının bir hediyesiydi.. İnanılmaz koştu, pres yaptı, top çaldı, topla takımı ileri taşıdı.. Bir sağ kanatta bir sol kanatta.. Her yere gitti, her yere bastı.. Helal olsun.. Bu kadar yürekten oynadığı için ne kadar övgü dolu sözler kullanılsa azdır..

Emre de Alex’in markaj altında kalması sonucu orta sahada topu dağıtan isim görevini başarıyla yerine getirdi.. Defanstan her topu aldı ve hücuma çıkan arkadaşlarına dağıttı.. Her yere yetişmeye çalıştı.. Sahaya yüreğini ortaya koyanlardandı.. İkinci golün asistini yaparak da maça henüz 2. yarının başında noktayı koydu..

Alex De Souza.. Kaptan yine yaptığı asist ile kilidi çözen adamdı.. Sahada yoğun markaj altında olmasına rağmen duran toptan da olsa yine asistini yaptı.. İlk dakikalarda top ayağına tam olarak otursa golünü de ekleyecekti istatistiklerine.. Sahada duruşu ile bile takıma güven veriyor.. Hürriyet gibi bir kasabın tekmelerine iyi dayandı ama sanırım kasap amacına ulaştı ve kaptan sahaya ikinci yarıda çıkamadı.. Umarım önemli bir sakatlığı yoktur..

Fenerbahçe defansı son dönemlerdeki uyumunu bu maçta da gösterdi.. Geri dörtlü ve önlerinde oynayan Selçuk rakibe pozisyon bile vermedi maçın kopma anı olan 3-0’a kadar.. Sonrasında bile gol yememek için gösterdikleri hırs, istek ve arzular da izleyen Fenerbahçelileri eminim oldukça mutlu etmiştir..

Bazı kesimler beğenmese de ikinci yarı oyuna Baroni’nin girmesi ile takımın ne kadar soğukkanlı ve ayağa oynadığını görmüşlerdir umarım.. Adam ayağa pası harika yapıyor.. Girdi takımı rahatlattı.. Topu bir sağ kanada, bir sol kanada çevirdi.. Ankaragücü pres yapsa da topu kapmalarına imkan vermedi.. Yanında Selçuk ve Emre de olunca tekniği ön plana çıktı.. Oyunu soğutma görevini layıkıyla yaptı.. Yetmedi bir de 35 metreden çaktı.. Daha önce Brezilya’da attığı golleri görebilmiştik internet vasıtasıyla, bu maçta onlardan birini bizlere yaşattı.. Ayağına, yüreğine sağlık.. Bu takımda her zaman kendisine bir yer var..

Ve 12 numara.. Bugün harikaydı.. Karşısındaki karma taraftarlara ders verdi adeta.. Tezahüratları televizyon başında bizlere kadar geldi.. Hiç susmadılar ve gerek maç öncesi olsun, gerekse maç anında olsun takıma destek verdiler ve takımı ateşlediler.. Alınan 3 puanda büyük emekleri vardı.. Sahada 11 oyuncu ve tribünlerdeki 12 numara bugün harika idi ve bu galibiyeti sonuna kadar hak etti herkes..

Kusura bakma başkanım, biz onları ADAM sanmıştık..

Kusura bakma başkanım, biz onları adam sanmıştık.. Zamanında forumlarda olsun, internetin çeşitli platformlarında olsun, dost sohbetlerinde olsun eleştirmiştik seni.. Fenerbahçe’de kaptanlık mertebesine kadar yükselmiş kişinin aniden gidişene pek anlam verememiştik.. Çocuklarının okulu için gittiğini düşünmüştük bir an ama sonra ortaya çıkmıştı asıl mesele.. Senin kendisine jest yaparak verdiğin ev üzerinden çıkar sağlamaya çalışmış meğersem kendisi.. Kendisi Fenerbahçe’de oynadığı, kaptanlık yaptığı için yaptığın jeste ihanet ile karşılık vermiş.. Sen de o gün kesmişsin O’nun biletini.. Ellerine sağlık başkanım.. Biz olayın dışında kalmışız, anlayamamışız.. Ama sen 24 saatini Fenerbahçe’ye ayıran adam, anlamışsın ne olduğunu.. Kusura bakma başkanım, biz O’nu adam sanmıştık..

Kusura bakma başkanım biz O’nu da adam sanmıştık.. Kızmıştık sana Özer için de olsa satılır mı gencecik oyuncu diye.. Biz kendisine her türlü destek olmuştuk.. En kısa zamanda geri dönsün de formamızı tekrar giysin istemiştik.. Ümit Milli Takım’a gittiğinde goller atması için dua etmiştik.. Fenerbahçe formasını kendisine layık görmüştük.. Nereden bilebilirdik ki kendisinin eski takım arkadaşına bilerek dirsek atacağını.. Nereden bilebilirdik ki karakterinin bu şekilde olduğunu.. Meğersem sen görmüşsün ne olduğunu da biletini kesmişsin bile.. Kusura bakma başkanım, biz O’nu da adam sanmıştık..

Maç Öncesi: Ankaragücü - Fenerbahçe

Sezonun belki de en kritik mücadelesi.. Rakipte Hürriyet gibi bir ismin olması bütün maç boyunca Alex’in peşinden ayrılmayacağının göstergesi.. Bu yüzden bu maçta Emre ve Özer’e ekstra görevler düşüyor.. Hürriyet’i ortadan kenarlara çekebilecek Alex’in yarattığı boşlukları doldurarak Guiza’ya pozisyon hazırlamak.. Bire birde çok etkili stoperleri olmasına rağmen pozisyon hatası yapabilen stoperleri var rakibin.. Defansın arkasına atılan toplarda Guiza’nın pozisyon bulabileceğini düşünüyorum..

Rakipte Vittek sakatlığı nedeniyle yok.. Yerine Vassell oynayacak gibi gözüküyor.. Bilica ve Lugano’nun mutlaka sıkı markaja almaları lazım.. Sağda Mehmet Çakır solda Rothen hızlı ve tehlikeli isimler.. Vederson ile Gökhan Gönül’ün ileri çıkışlarında mutlaka kademelerine Selçuk girmeli..

Mehmet Topuz sağ kanadı daha etkili kullanabilir bu maçta.. Fiziki avantajı var karşısındaki Ariel’e göre.. Bu maçta şutlarını devreye sokarsa sezonun kendi adına ilk golünü atabilir.. Ancak kendi kanadının savunmasında da bu maç Gökhan Gönül’e diğer maçlara nazaran daha fazla destek olmalı..

Ankaragücü top ayağında olduğunda etkili olabilen bir takım.. Bu yüzden mümkün olduğunca topa sahip olması gerekir Fenerbahçe’nin.. Bunda da orta saha elemanlarına büyük iş düşüyor.. Bu maç çok koşup topu da ayaklarında tutmaları gerek.. Ankaragücü oyunun ikinci yarısında düşüş yaşayabilen bir takım.. Skor avantajı sağlanabilirse ikinci yarıda kontra ataklar yakalanabilir..

6 Mayıs 2010 Perşembe

Siz zaten İslam Çupi’nin anlattığı Fenerbahçeliliği hiç anlayamamışsınız ki!

Bu yazıyı yazmaktan çok daha önemli işlerim vardı ama gerek forumlarda gerekse de internetin çeşitli alanlarında bazı Fenerbahçelilerin yazdıklarını okuyunca her şeyi ikinci plana atıp yazmaya karar verdim..

Fenerbahçe ve Türkiye’deki diğer rakipleri bu sene 3 hedef ile çıktılar yola.. Türkcell Süper Lig, Avrupa Kupaları ve Türkiye Kupası.. Bu hedeflerden Türkcell Süper Lig için Fenerbahçe’nin yarıştığı takım Bursaspor.. Peki Bursaspor bu sene Avrupa Kupalarında var mıydı? Hayır.. Türkiye Kupası’nda nereye kadar geldi? Fenerbahçe eleyinceye kadar! Peki, Fenerbahçe’nin lige başlarken rakibi olan diğer takımlar nerede? Bitime son iki hafta kala Galatasaray havlu attı.. Bunda kendisini hem içeride hem de dışarıda yenen Fenerbahçe’nin payı en büyük olanı.. Beşiktaş mı? O da Fenerbahçe ile oynayana kadar hala ufak da olsa şampiyonluk umudu taşıyordu.. O da ligin bitimine haftalar kala hem şampiyonluğa hem de Şampiyonlar Ligi’ne havlu attı.. Tıpkı Galatasaray’ın yapacağı gibi seneye Şampiyonlar Ligi’nde değil de Avrupa’nın 2. kupasında temsil edecekler yandaşlarını.. Trabzonspor konusuna hiç girmiyorum.. Ligde zaten yoklar.. Şenol Güneş’in gelmesi ile de Avrupa Kupalarına gitmeye hak kazandılar..

Gelelim Avrupa Kupalarına.. Bu sene Avrupa Kupaları’nda ne yapmış takımlar.. Bursaspor bu sene zaten Avrupa Kupası’nda maç yapmadı.. Trabzonspor ise daha ilk turda Toulouse takımına elendi.. Beşiktaş ne yaptı peki Avrupa’da? Oynadığı 6 maçın 4 tanesini kaybetti! 1 beraberlik, 1 de galibiyeti var rakibinin yedekleri ile oynadığı maçta.. O da gruplardan çıkamayarak yani Avrupa’da 1 adım bile ilerleyemeden elenen takımlardan.. Galatasaray ise Avrupa Kupası’nda gruplara kaldı.. 4 galibiyeti, 1 beraberliği ve 1 de yenilgisi var.. Sonrasında Atletico Madrid ile eşleşti.. Deplasmanda berabere kaldı ve kendi sahasına 1-2 kaybederek elendi.. Fenerbahçe ise gruplarda 6 maçta 5 galibiyet ve 1 yenilgi ile 15 puan topladı ve Türkiye’de bu alanda rekor puanı alarak lider olarak gruptan çıktı.. Deplasmanda 2-1 yendildiği Lille takımı ile kendi evinde 8 eksik ile çıktığı maçta son dakikalarda yediği gol ile 1-1 berabere kaldı ve elendi..

Gelelim rengi bukalemun gibi günden güne değişenlerin konuşmakta olduğu Türkiye Kupası’na.. Bu kupada yazının başında da belirttiğim gibi Fenerbahçe’nin şampiyonluktaki tek rakibi Bursaspor yine Fenerbahçe tarafından elendi.. Galatasaray ise Antalyaspor gibi ligin orta sıralarındaki bir takıma çeyrek finalde elendi ve yarı finale yükselme başarısı gösteremedi.. Trabzonspor kupayı kazandıktan sonra resmi sitesinden kendilerini tebrik eden Beşiktaş mı? Onlar da gruplarında Manisaspor, Kasımpaşa ve İBB ile oynadıkları 3 maçı kaybederek gruptaki son maçlarında gruptan çıkma umudu olmadan Konya Şekerspor ile oynadılar.. Grup 4.lüğü için oynanan bu maçta rakibini 4-2 yenerek gruplarında 4. olmayı başardılar.. Ancak gruplardan yalnızca 2 takım çıktığı için daha ilk turdan kupaya veda ettiler..

Trabzonspor ile oynanan maç sonrasında ülkenin yarısı olan Fenerbahçeliler üzülürken, ülkenin diğer yarısı ise seviniyordu.. Trabzonsporlu taraftarların aldıkları kupa için sevinmeleri gayet normal.. Takımları iyi oynadı, finalde de kupaya uzandılar.. Peki ya diğerleri? Onlar hüzün içinde geçen koca sezonun sonunda mutlu olabilecekleri bir olay yakalamanın sevinci içindeydiler.. Fenerbahçe’nin kaybetmesi onların mutluluğu olmuştu.. Boşuna demiyoruz Fenerbahçe ve diğerleri diye.. İşte herkes bir kez daha şahit oldu aynı olaya.. Bir yanda Fenerbahçe ile sevinenler, diğer yanda Fenerbahçe ile üzülenler.. Başka bir kesim yok.. Türkiye’de spor Fenerbahçe üzerinden döner.. Fenerbahçe kazanır ise Fenerbahçeliler sevinir, Fenerbahçe kaybeder ise de diğerleri..

Buraya kadar olanlar zaten senelerdir yaşadıklarımız.. Peki bu rengi bir türlü net olarak ortaya çıkamayan, Fenerbahçe nefreti kendi takımlarına olan sevginin önüne geçen kişileri ciddiye almak nedendir? Görüyorum ki bir çok internet paylaşım alanında bazı Fenerbahçeliler kaybedilen kupa sonrası teknik direktörüne, futbolcusuna ve yönetimine saldırmaktadır.. Fenerbahçelilerin bir bölümü kupanın kaybedilmesi ile birlikte, daha önce Fenerbahçe’nin başarısı ile kaybolan ama aldığı bir yenilgide hemen meydana çıkarak etraflarını saran rengi bozukların lafları sonrası, rakiplerinin başarısızlıklarını örtmeye çalışan ve Fenerbahçe’nin başarısını gölgelemeye çalışanların oyununa gelmektedir.. Bu rengi belli olmayan, hayatını Fenerbahçe’nin üstünlüğü sonrası ezilerek geçiren kesim, alınan yenilgi sonrası seslerini çıkarabilmişlerdir.. Peki bunları dikkate almak nedendir?

Herkes şapkasını önüne koysun ve düşünsün.. Bu takım şu anda ligi de kazanamasa Türkiye’nin en başarılı takımıdır.. Her kulvarda en ileriye giden takımıdır.. Birkaç çapulcunun lafları ile gaza gelip de Fenerbahçe’ye zarar verenler maalesef İslam Çupi’nin anlattığı Fenerbahçeliliği bir türlü anlayamamışlardır.. İslam Çupi’nin anlattığı Fenerbahçeliliği yaşayanlar ise böyle yenilgiler sonrası kendine ait değerleri yıpratmak yerine Fenerbahçe’nin büyüklüğüne bir kez daha şahit olanlardır.. Rahmetli İslam Çupi’nin sözleri ile bitirmek istiyorum.. O’nun anlatmaya çalıştığı Fenerbahçelilik ruhunu yaşayanlara ve yaşatanlara sevgilerle..

“Fenerbahçe Cumhuriyeti ortalıkta yoksa Türkiye yoktur, futbol yoktur, bolluk yoktur, insanlar yoktur, canlılar güç nefes alır ve bu ülke kısa süre sonra yaşayan yer olmaktan çıkıp, mezarlık olur. Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz.”

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Teşekkürler Fenerbahçe!!

Teşekkürler Fenerbahçe.. Kendi takımlarının başarısızlıkları sonucu bu seneye hüsran içinde geçiren, Fenerbahçe'nin yenilmesi dışında mutlu olamayan, kendi takımlarının beceremediklerini başka takımlardan dileyecek kadar aciz durumlara düşen ( El matkabı ile duvar delen! ), kendi takımlarının maç satmasını isteyecek kadar ezilen Türkiye'nin diğer yarısına büyük mutluluk yaşattın.. Sene boyunca kendi takımlarının aldığı sonuçlar ile ezilenler, Fenerbahçe yenilgileri sonrası sokağa çıkamayanlar, internet âleminde bile ortalarda gözükmeyenler bu sayede yine etrafta cirit atmaya başladı.. Fenerbahçe de olmasa nasıl sevinecek ülkenin diğer yarısı.. Boşuna demiyoruz “BİZ TEK SİZ HEPİNİZ”..

Maç Öncesi: Fenerbahçe - Trabzonspor

Fenerbahçe bu sene bir kez daha kupa finaline yükselmeyi başardı.. Daha önceki senelerde de bu başarıya ulaşmış ancak kupa bir türlü alınamamıştı.. Bunda şans faktörü, hakem faktörü, kiisel beceriksizlikler ya da antrenör hataları olmuştur.. Ama uzun bir süredir kupa Fenerbahçe’nin müzesine konulamamıştır..

Aslında kupanın önemi de Fenerbahçe ismi sayesinde artmıştır.. Avrupa kupalarına katılma dışında( Ki zaten kupa finaline çıkan çoğu takım Avrupa Kupalarını garantilemiş oluyor ) çok da bir anlamı olmayan bu kupa, anti-Fenerbahçe oluşumu için koz olarak kullanılmıştır.. Kendi tuttukları takımlar ile sevinemeyen ve de onların başarısızlıklarını örtme adına kullanılan bir araçtır.. Mesela Beşiktaş senelerdir kötü yönetiliyorken bu kupa sayesinde yönetimi taraftarlarını bir güzel uyutabilmiştir..

Bugün rakip Trabzonspor.. Bana göre ikinci yarının en iyi futbol oynayan ilk 3 takımından bir tanesi.. Şenol Güneş’in gelmesi ile bir çıkış yakaladılar ve kupa finaline yaklaşana kadar da seri galibiyetler aldılar.. 2010 senesinde uzun süre de yenilgi yüzü görmediler.. Takım oyununun yanında Alanzinho ve Colman gibi usta isimlerin de katkısı ile güzel sonuçlar aldı..

Ligde Fenerbahçe’nin oynayacağı rakipler ile bir hafta öncesi oynadıklarından dolayı Trabzonspor’u bu sene bir çok maçta izleme fırsatım oldu.. O yüzden rakip hakkında detaylıca bilgiye erişebildik.. Ama sunumlarım nedeni ile ayrıntılı bir analiz yapma şansı bulamadım.. Kısaca değineyim yine de..

Kalede Onur bence Volkan ile birlikte uzun yıllar Milli Takım kalesini korur.. Uzun süredir bu kadar iyi bir Türk kaleci çıkmamıştı.. refleksleri olsun, bire birde olsun, yan toplarda olsun bence çok başarılı bir kaleci.. Sağ bekte bizim yakından tanıdığımız Serkan Balcı, sol bek olarak ise Cale oynuyor.. Stoperler Song,Giray ve Egemen değişmeli olarak oynuyor.. Orta sahada Selçuk banko isim.. O’nun bu maç öncesi sakatlığı konuşuluyor.. Eğer oynamaz ise Ceyhun banko olarak görev yapar.. Oynarsa da Ceyhun ile birlikte çift ön libero oynamaları sürpriz olmaz.. Colman ise Selçuk’un önünde, zaman zaman da sol kanada yakın oynuyor.. O eğer ortada oynar ise sol kanatta Engin’i görebiliriz.. Türkiye’deki en çirkef oyuncuların başındadır kendisi de.. Sağ tarafta ise yine bizlerin yakından tanıdığı Burak Yılmaz.. Forvetin arkasında Alanzinho ve tek forvet olarak da Umut.. Umut bir çok kişiye göre kazmanın önde gideni ama Lugano’nun da dediği gibi Türkiye’de stoperleri en çok zorlayan forvetlerden bir tanesi.. İleride yaptığı hücum pres ile gerideki arkadaşlarına büyük avantaj sağlıyor.. Alanzinho da hızı ile O’nun boşalttığı alanlarda etkili oluyor..

Gelelim Fenerbahçe’ye.. Bu maçta da ileride baskı kurularak başlanması gerekli.. Tabii bunu yaparken bek oyuncular Gökhan ve Vederson asla defanstan başıboş çıkmamalı.. Alanzinho ve Umut gibi iki hızlı isim her zaman kontra ataklar ile tehlikeli olabilecek isimler.. Bu maçta Guiza rakip defansın üzerinde yoğun baskı oluşturmalı.. Trabzonspor’da defans oynayan oyunculardan Cale dışında topu olumlu kullanabilen oyuncu yok diyebiliriz.. Bilica da topla çıkışlarda çok dikkatli olmalı.. Umut yaptığı pres ile başa bela olabilir bu durumda.. Fenerbahçe bu maçta mutlaka defansı oturtmalı, ondan sonra orta sahası ile pres yapmalıdır.. Ben Selçuk’un da her ihtimale karşın ataklara daha seyrek katılması gerektiğini düşünüyorum.. Alex bu maçta bol bol topla buluşturulmalıdır.. Kendisinin yaratacağı tehlikeler Fenerbahçe için en büyük koz olacaktır..

Yazının başında dediğim gibi bu kupanın alınması anti-Fenerbahçe oluşumundakilerin ellerindeki en büyük kozu almak demektir.. Gerçi bu kesim yine konuşmaya bir şeyler bulacaktır ama en azından senelerdir ısıtıp ısıtıp öne sürdükleri bir şey ellerinden alınmış olacaktır.. Kendilerinin de bu anlamsız kupanın bir şey ifade etmediğini anlamaları için güzel bir fırsat.. Fenerbahçe bu kupayı kazandıktan sonra bu kupaya belki de her takım yedek ağırlıklı kadrolar ile çıkacaktır.. Bunun dışında da bana göre kupanın çok da bir önemi yoktur..

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Fenerbahçe 2-0 Eskişehirspor

Sezonun en iyi maçlarından biriydi ilk yarı itibariyle.. Rakibi kendi sahasına hapseden, ardı ardına ataklarla rakibi döven, pas trafiği ile rakibi deli eden ve gollerle de gardını düşüren bir Fenerbahçe izledik.. Oyuna öyle hızlı başladı ki Fenerbahçe gol adeta geliyorum dedi.. Alex atmasa Özer atacaktı, Özer olmasa Guiza, Guiza olmasa Mehmet, O da olmasa Emre, hiç olmadı Lugano atardı ama gol yine gelirdi..

Takım ligin son haftalarında yakaladığı çıkışı sürdürdü.. Genel olarak sezon boyunca yapılan sık pas trafiğinin bu maçta daha hızlı olduğunu gördük.. Paslaşmalar hızlı olunca da pozisyonlar kendiliğinden geliyor zaten.. Bu paslaşmalarda Alex,Emre,Özer ve Mehmet Topuz’un katkısı büyük.. Aynı zamanda iki bek oyuncusu Gökhan ve Santos da ileri çıktıklarında sayılan isimlerden eksikleri olmadığını yaptıkları isabetli paslarla gösteriyorlar..

Bugün Mehmet Topuz’un artık sağ açık pozisyonunu iyice benimsediğini gördük.. Sezon başında ayağına ve koşu yollarına top bekleyen Mehmet Topuz artık topu almak için boş alanlara kaçıyor, rakibe pres yapıyor ve kendi arkadaşlarından gelen toplarda duvar olup geriden gelenler pozisyon hazırlıyor.. Maç boyunca da ileri geri çalışıyor.. Gösterdiği hırs ve azmi sahada görmemek için kör olmak gerek.. Gerek savunmada gerekse de hücumda takıma büyük direnç sağlıyor.. Hırsı ile takımı ateşleyen oyuncularda da Emre ile başı çekiyor.. Bu şekilde oynamaya devam ederse Milli Takım kapıları da sonuna kadar açılır kendisine ve hem Fenerbahçe’de hem de Milli Takım’da vazgeçilmez oyunculardan biri olur..

Mehmet Topuz gibi Özer de bugün çok iyiydi.. Hemen her pozisyonda içeri girerek oynadı.. Alex’in markajda olduğu pozisyonlarda takımın beyni görevini üstlendi.. Geriden gelen Santos’a boş alanlar yarattı.. Emre ile birlikte yaptığı verkaçlar ile rakip takım orta sahasını oyundan düşürdü.. Pas hatalarını daha aza indirirse ve de ameliyatları sonrası ikili mücadelelerde daha sağlam durabilirse takımda kendine her zaman yer bulacaktır..

Emre ve Selçuk da bu maçta orta sahanın hakkını veren diğer isimlerdi.. Emre takımı sürekli öne itti.. İleride başlattığı pres ile rakibi baskı altında tuttu ve tedirgin etti.. Hücum presini başlatan isimdi.. Alex ile uyumu dikkat çekti.. Selçuk da bugün oynanan güzel oyuna ayak uydurdu.. Ama bazen gereksiz çalımlara ve işlere girdi.. Şu gereksiz iş ve çalımları da bir kenara bırakıp, oyunu sade oynamayı başarırsa çok daha parlar o sahada.. Ama kendi görevi dışında işler yapmaya çalıştığında hatasını kapamak için daha fazla çaba sarf ediyor ve bu da bölüm bölüm orta alanda boşluklar oluşmasına neden oluyor.. Ama bugün oynadığı oyunda kaptığı topları, girdiği kademeleri, rakiplerinden aldığı hava toplarını saymak için de iyi bir matematiğe ihtiyaç var..

Defans dörtlüsü yine güven verdi.. Rakibe neredeyse pozisyon vermedi.. Özellikle ilk yarıda savunma da ileride kurularak oyun alanı daraltıldı ve güzel oyunda bunun katkısı tartışılmazdı.. Lugano yaptığı müdahaleler ve hırsı ile yine ön plandaydı.. Bilica da kendisine yaptığı birkaç gereksiz riskli hareket dışında ayak uydurdu.. Volkan da sezonun en rahat maçlarından birini çıkardı..

Vee 10 numara.. Gerek futbolu, gerek yaşam tarzı, gerek kişiliği ile bunu sonuna kadar hak eden adam.. Adam gibi adam.. Sahada 10’u izlemek keyif veriyor.. İnsan izlemeye doyamıyor.. Sahada ne yaptığını ve yapması gerektiğini o kadar biliyor ki.. Keşke hiç bırakmasa futbolu, hep bizlerle kalsa istiyorum.. İnşallah uzun yıllar daha kalır burada.. Böylesine bir futbolcu bu topraklara zor gelir.. Teknik desen var, kafa topu desen var, yaratıcılık desen var, plase desen o da var, oyun görüşü, takımı yönlendirmesi, arkadaşlarını isteklendirmesi.. Ne ararsanız var kendisinde.. Kaptanlığın da hakkını sonuna kadar veriyor.. Attığı gol ile zor olabilecek bir maçı kolaya çeviren isimdi.. Bir topu da direkten döndü ki hani derler ya “göstere göstere vurdu” adeta bu cümlenin hakkını verdi..

Guiza da takımın bu güzel oyununa ileride yaptığı pres ile yardım etmeye çalıştı. Arada top indirmesi ve arkadan gelenlere pozisyon hazırlama çabası iyiydi.. Ama genel olarak etkisizdi gol pozisyonlarında.. Ancak yerine giren Semih’i görünce sahada kalması gerektiğini bir kez daha anladım.. Belki Gökhan Ünal ile eksikliğinde oynanabilir ama Semih’in sahadaki o bitik halini görünce Guiza’yı neden ısrarla oynattığını daha iyi anladım Daum’un.. Daum demişken kendisi de bu güzel oyunu yaratan insanların başında geliyor.. Takım uzun süredir ilk defa bu kadar zevk verdi izleyenlere.. Ayrıca geçen haftanın yıldızı Bekir'i de son dakikalarda oyuna alarak maç ücreti almasını sağlaması güzel bir jest idi.. Umarım son haftalarda da bu güzel futbol ve galibiyetler gelir..

12 numara da bugün sahadaki futbol kadar güzeldi.. Rakibi ilk dakikalarda ıslıklar ve tezahüratlarla sindirdi.. Sonrasında atılan gollerle coştu ve gollerin ardından stadımızda doyasıya eğlendi.. Biz televizyon başından maçı izleyenleri de mutlu etti bu güzel görüntülerle.. Geriye kendi sahamızda oynayacağımız Trabzonspor maçı kalıyor.. Umarım 12 numara aynı performansı o maçta da gösterir ve özlenen mutlu son beraberce yaşanır..

30 Nisan 2010 Cuma

Maç Öncesi: Fenerbahçe - Eskişehirspor

Misafir takım Eskişehirspor ile başlayalım.. Eskişehirspor bir önceki hafta Trabzonspor karşısına Ivesa, Koray, El Saka, Nadareviç, Sezgin, Erkan, Doğa, Bülent Ertuğrul, Adem Sarı, Sezer ve Ümit Karan ilk 11’i ile çıktı.. Maç iki takımın da kontrollü oyunu ile başladı.. İki takım da birbirlerini tartarlarken Trabzonspor’dan Umut’un sorumsuzca atılması ile oyun Eskişehirspor lehine döndü.. Halbuki o dakikaya kadar Trabzonspor oyunu dengede tutuyor ve hatta daha da ağır basıyordu..

Eskişehirspor’da orta sahanın ortasında Doğa ile birlikte mücadele eden Bülent Ertuğrul maçın 27. dakikasında sakatlandı ve yerini genç oyuncu Alper’e bıraktı.. Her iki durumda da Doğa ve yanındaki partneri orta sahada oldukça hareketli gözüktü.. Özellikle Trabzonspor’un da 10 kişi kalması ile ileriye doğru daha çok destek verdiler.. Alan savunmasını da son derece başarılı yaptılar..

Defansın ortasında Nadareviç ile El Saka görev aldı.. El Saka’nın zaman zaman yaptığı hatalar göze çarptı.. Nadareviç ise gerek hava toplarındaki hakimiyeti gerekse de kendine güveni ile defansı toparlayan isimdi.. Ancak o da ikinci yarıda baş dönmesi sonucu oyundan çıktı.. Fenerbahçe karşısında ise muhtemelen yerini alacaktır.. Defansın sağında Koray da ileri çıkışları ile etkili olmaya çalıştı.. Galatasaray’a attığı gollerle de ne derece etkili olduğunu daha önce göstermişti..

Eskişehirspor’un hücum yükünü Sezer, Adem Sarı ve Ümit Karan çekti maçta.. Ümit yüzde yüzlük golleri kaçırmasına rağmen defansı sürekli rahatsız etti.. İleride Adem ile birlikte rakip defansı her daim tedirgin ettiler.. Ama asıl önemli oyuncu Sezer idi.. Galatasaray ile Manisaspor arasındaki anlaşmazlık sonucu yolu Eskişehirspor’a düşmüştü.. Eskişehirspor’da da kendini gösterme fırsatı yakaladı.. Topu sürüşü, pasları, top kontrolü ve tekniği ile göz kamaştırdı.. Takımın beyni olduğunu oynadığı futbol ile tüm izleyenlere gösterdi.. Trabzonspor maç boyunca kendisine çok fazla önlem alamadı.. Sezer oyuna ağırlığını koydu ve O’nun ayağından çıkan toplarla takımı pozisyonlara girdi..

Eskişehirspor defansı hava toplarında oldukça etkili.. Fenerbahçe’nin gol bulması için topun mutlaka yere inmesi gerekli.. Topu yerden oynadığında ve defansın arkasına doğru toplar atıldığında pozisyonlar bulunacaktır.. Defansı hava topları ile geçmeyi denerse de etkisi azalacaktır Fenerbahçe’nin.. Bu konuda Özer, Emre ve Alex’e büyük iş düşüyor..

Fenerbahçe’de Guiza bu maçta rakip defansı çok fazla rahatsız etmelidir.. Eskişehirspor Umut’un oyunda olduğu sürelerde defanstan topu uzun oynayarak çıkartmaya çalıştı ve çok hata yaptı.. Ama Trabzonspor 10 kişi kalıp da defans rahatlayınca geriden iyi oyun kurdular..

Bu maçta Ümit Karan’a ve Sezer’e mutlaka yakın oynamak gerekir.. Rakip takımın hücum gücünün çok büyük bir kısmı bu ikilide.. Bu ikiliye kilit vurulursa eğer hücumu daha rahat düşünebilir Fenerbahçeli oyuncular.. Andre Santos’un ve de Gökhan Gönül’ün bu maçta sık sık önlerindeki oyuncuları ileri itmeleri gerekli oyunu rakip sahaya yıkmak için.. Kontra ataklarda da Adem Sarı’nın olduğu tarafta Gökhan Gönül’ün uyanık olması gerekir..

Hafta içinde Rıza Çalımbay ve Ümit Karan’ın Fenerbahçe’yi yenmek için gideceğiz sözlerine bakıp da kimse Eskişehirspor’un atak bir futbol oynayacağını düşünmesin.. Muhtemelen önce gol yememek üzerine kurulacaktır takımları.. Bu aşamada da ilk golün gelmesi çok önemli.. Eğer Fenerbahçe oyuna hızlı girer ve golü de erken bulabilirse oyunu daha rahat bir hale dönüştürme şansı doğacaktır.. Aksi takdirde oyunun ilerleyen dakikalarında stres oluşabilir..

Ayrıca Beşiktaş’tan devre arası gelen Erkan Zengin olsun, Doğa olsun, Alper olsun sert oynayan oyuncular.. Bu oyuncular ile özellikle emre üzerine oynanacağı açık bir şekilde gözüküyor.. Emre bu maçta sinirlerine hakim olmalı ve oyuna katkı sağlamalıdır.. Rakibin yapacağı sertlikleri kendisi cezalandırmaya kalkarsa takıma zarar verebilir.. O yüzden bu maçta mutlaka sinirlerine hakim olmalıdır..

Taraftar bu maçta da son maçlarda olduğu gibi takımı koşulsuz desteklemelidir.. Gol her an gelebilir ve gol gelene kadar da takımı ateşlemeye devam etmelidir.. Son haftalara girilmişken takıma desteğini göstermeli, her koşulda arkasında olduğunu hissettirmelidir.. Bu maçta 12 numaraya da çok büyük iş düşüyor..

28 Nisan 2010 Çarşamba

TV'de haftanın maçları..

28 Nisan Çarşamba
21:45 Barcelona-İnter / Star TV

29 Nisan Perşembe
22:05 Fulham-Hamburg / Euro Futbol
22:05 Liverpool-At.Madrid / Star TV

30 Nisan Cuma
22:00 Auxerre-Marseille / Kanal A

1 Mayıs Cumartesi
14:45 Birmingham-Burnley / Spormax
16:00 Ankaragücü-Trabzonspor / Lig TV
16:30 Schalke 04-W.Bremen / TRT Haber
16:30 B.Münih-Bochum / TRT 3
17:00 Manchester City-Aston Villa / Spormax
19:00 Parma-Roma / NTV Spor
20:00 Fenerbahçe-Eskişehirspor / Lig TV
20:00 Bursaspor-Kayserispor / Salon 1 (201)
20:00 İBB-Galatasaray / Spormax
21:45 PSG-Monaco / (Fransa Lig Kupası Finali)
21:45 Milan-Fiorentina / NTV Spor
23:00 Villareal-Barcelona / NTV

2 Mayıs Pazar
13:00 Saturn-Zenit / Spormax
15:00 Konyaspor-Giresunspor / D Spor
15:00 Ç.Rizespor-Bucaspor / Futbol Smart
15:30 Liverpool-Chelsea / Spormax
16:00 Catania-Juventus / NTV Spor
18:00 Sevilla-Atletico Madrid
18:00 Sunderland-Manchester United / Spormax
18:00 Bordeaux-Toulouse / Kanal A
20:00 Real Madrid-Osasuna / NTV
20:00 Diyarbakırspor-Beşiktaş / Lig TV
21:45 Lazio-İnter / NTV Spor
22:00 Santos-San Andre / Spormax
22:00 Montpellier-Lyon / Kanal A

3 Mayıs Pazartesi
15:30 Wigan-Hull / Spormax
19:00 Blackburn-Arsenal / Spormax
20:00 Karabükspor-Boluspor / D Spor


27 Nisan 2010 Salı

Kardeşlik&Köpeklik!!

Ankaragücü Kulübü Asbaşkanı Ayhan Atalay’ın basına yansıyan açıklamalarından sonra bir göz atayım dedim Türk Dil Kurumu’na ait internet sitesinden iki kelimenin açıklamasına.. Türk Dil Kurumu bu iki sözcüğü bu şekilde açıklamış..

Kardeşlik

1- Kardeş olma durumu, uhuvvet.

2- Kardeş kadar yakın sayılan kimse, yakın dost.

3- Birlik, beraberlik.

Köpeklik

1- Köpekçe davranma, köpek gibi yaltaklanma.


Şimdi bu adamcağızın açıklamaları sizce hangi sınıflandırmaya giriyor?

25 Nisan 2010 Pazar

Maç Öncesi: Kasımpaşa - Fenerbahçe

Yoğunluk nedeni ile bu maç öncesi iki takım karşılaştırmasını yapamadım.. Ama maç konusu açmadan da olmaz dedim.. İleride başlayacak şok pres ile maçın başında erken bir gol bulmak çok önemli.. Eğer erken gol gelirse maç daha rahat bir şekilde gidecektir.. Kazasız belasız atlatılırsa şampiyonluk yolunda çok büyük bir engel ortadan kalkacak ve akşamki maç daha rahat izlenilebilecektir..

22 Nisan 2010 Perşembe

Türkiye'de en iyi başkan Yıldırım Demirören'dir!!

Türkiye’de en iyi başkan Yıldırım Demirören ve en iyi yönetim de Beşiktaş yönetimidir.. Evet evet, yanlış okumadınız, yaptıkları ile belki somut başarılar elde etme konusunda başarıları yeterli görülmeyebilir ama stratejileri ile gerçekten büyük bir liderlik anlayışı göstermişlerdir.. Başka başkan Yıldırım Demirören olmak üzere, yönetim olarak son derece başarılı işlere imza atmışlardır.. Gelin hep beraber bakalım neler yapmış büyük başkan..

Gaziantepspor’un geçen seneki başarısından sonra bu sene şampiyonluğun en güçlü adaylarından birisi olabileceğini önceden sezmiştir.. Bu nedenle de Gaziantepspor’dan Tabata ve İsmail Köybaşı’ya tam 14,5 milyon euro artı Serdar Kurtuluş’u vererek rakip takıma büyük bir güç kaybı yaşatmıştır.. Gaiantepspor bu sene Beşiktaş’ın değil rakibi olmayı, nefesini bile Beşiktaş’ın ensesinde hissettirememiştir..

Geçen sene, takımı, tarihlerinin en iyi Fenerbahçe’si ve Galatasaray’ına karşı şampiyon yapmış Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi hocası Mustafa Denizli’yi takımın başında tutmuş, istikrardan yana olduğunu göstermiştir.. Öyle ki o Mustafa Denizli bu sene Fenerbahçe ve Galatasaray’a yine puan farkı yapmış ve sözleşmesi bu tablo ile beraber 1 sene daha uzatılmıştır..

Ertuğrul Sağlam ile Beşiktaş’ın başarılı olamayacağını görmüştür.. Ancak Ertuğrul’un da becerilerinin farkındadır.. Kendisinin hem rakiplerinden puan koparmaları için, hem de biz olamazsak onlar olsun diyebilmek için Bursaspor’a gitmesini sağlamıştır.. Bu sayede daha önce yataş konularından araları bozuk olan iki kulüp arasında sevgi bağları oluşturmuştur.. Aralarında futbolcu transferleri ile bu bağ iyice pekişmiştir..

Taraftara bu ekonomik krizde Rüştü, Nobre, Yusuf Şimşek gibi rakiplerin elinden çaldığı yıldızlar ile kulüp içerisinde geçirdikleri süreler ile efsaneleşen dünya yıldızları İbrahim Üzülmez, Ekrem Dağ ve Hakan Arıkan gibi önemli isimleri izlettirmiştir.. Ayrıca yurt dışında büyük bir kulübe bedavaya kaptırılan İbrahim Kaş’ı da makul bir ücret ile kiralık olarak geri kazandırmıştır..

Ekonomik krizin etkisinde kalan ve kontör almakta zorlanan taraftarları için de kısa mesaj konusunda son derece başarılı örnekler vermiştir.. Kelimelerin kısaltılması ile daha önceleri 3 mesaj uzunluğundaki mesajlar artık 1 mesaj içine sığdırılabilir olmuştur.. Bu sayede taraftarın parası cebinde kalmış ve bu paralar kulübe gelir olarak geri dönmüştür..

Daha önce “ben kupayı alayım sen de ligi al” gibi centilmenlik anlaşmaları ile Türk futbolunda kurduğu birlik ve beraberliği daha da güçlendirmiştir.. Bu sene de Kadıköy’de Fenerbahçe karşısına 9 defansif oyuncu ile çıkmış, kaleye penaltı vasıtası ile bir şut atıp puan koparamasa da Fenerbahçe’den Vederson’un atılmasına vesile olmuştur.. Puan olarak çelme takamasa da hakemler konusunda tek şut attığı maç üzerinden gündem oluşturmaya çalışıp, daha önce dostluk bağlarının kurulduğu Bursaspor ve Galatasaray’a bu anlamda yardım etmek için elinden geleni yapmaya gayret göstermiştir..

Taraftarı ile arasındaki diyalog süperdir.. Fenerbahçe maçında rakibi kendi sahasına hapseden, şutlarla rakibini döven, 5 topu çizgiden çıkan, 4 penaltısı verilmeyen, rakibine 3 kırmızı kart çıkmayan, 3 golü sayılmayan, 7 atağı ofsayt diye kesilen ve futbolun tüm güzelliklerini sahaya yansıtan takımına maçtan sonra tek kelime etmemiştir.. Maç sonrasında bu mağlubiyetin sebebinin hakem olduğuna karar verip, taraftarlarının bugün yaptığı yürüyüşün mimarı olmuştur..

Sonuç olarak Yıldırım Demirören yaptıkları ve yapacakları ile Beşiktaş’a ve Türk Futbolu’na hizmet etmeye devam edecektir.. Arkasında olan yönetim kurulu ve taraftar desteği ile de kulüp içerisinde rakipsizdir.. Taraftar grupları ile de bütünleşerek, kulübün ve camianın ortak sesi olmuştur.. Taraftarların daha uzun yıllar “ Devam Yıldırım Demirören devam ” tezahüratları ile stadları inleteceğinden hiç şüphemiz yok..