31 Mart 2010 Çarşamba

Maç Öncesi: Fenerbahçe - Kayserispor

İki takım da zorlu geçen maçlar sonrasında ikinci yarılarda buldukları gollerle geçen haftayı 3 puan ile kapadı.. Fenerbahçe deplasmanda Galatasaray’a karşı önce savunmada sağlam kaldı ve sonrasında golü de bularak deplasmandan 3 puan çıkardı.. Kayserispor da çok fazla pozisyona giremediği maçta Trabzonspor’u son dakika golü ile mağlup etti ve Fenerbahçe deplasmanına moralli bir şekilde gelme şansını elde etti..

Kayserispor, Trabzonspor karşısına kalede Souleymanou, defansın sağ tarafında daha önce sol bekte izlemeye alıştığımız Hakan Aslantaş, solunda sakatlıktan yeni kurtulan Toledo, göbekte Kaptan Aydın Toscalı ile Serdar Kesimal, orta sahanın sağında Mehmet Eren, solunda Semih Aydilek, orta sahanın göbeğinde genç Abdullah Durak ve Shawky, ileri uçta Makukula ve O’nun çevresinde Cangele’nin yokluğunda James Troisi ilk 11’i ile çıktı..

Kayserispor özellikle duran toplarda kalesinde ciddi tehlikeler gördü.. Adam paylaşımı konusunda sıkıntı yaşadıkları görüldü.. Savunmada Aydın ve Serdar oldukça iyi kesiciler.. Sert futbolları ile Umut gibi agresif bir oyuncuyu bile etkisiz hale getirdiler.. Tabii bunda orta sahanın defansa oldukça fazla yardım etmesi de göz önünde bulundurulmalıdır.. Toledo sakatlık sonrası biraz durgun göründü.. İleriye hiçbir pozisyonda çıkamadı.. Aynı şekilde sağ bek olarak görev yapan Hakan da ileri çıkışlar yapsa da etkili olamadı.. Orta sahanın ortasında görev alan Abdullah ve Shawky hemen her yere koşan isimler.. Alan savunmasının yanında, ileri doğru da pres yapabilen özellikleri var.. Çoğunlukla kapansalar da ileride bastıklarında da oldukça fazla top kazandılar..

İleri uçta görev alan Makukula fiziğini çok iyi kullanabilen bir isim.. Egemen gibi sert, kuvvetli ve fizikli bir defans oyuncusuna karşı bile çok rahat mücadele etti.. Ancak Cangele’nin olmaması O’nu etkisiz hale getiriyor.. Troisi kendisine Cangele kadar yardımcı olamıyor.. Kanat akınlarında görev alan Semih ve Mehmet Eren de süratli ve mücadeleci yapıları olmalarına rağmen ileriye top taşıdıklarında son paslarda bir türlü başarıyı sağlayamadılar.. Maç golsüz eşitlikle bitecek derken Makukula karambolde yakaladığı fırsatı çok iyi değerlendirdi ve takımı adına 18. golünü atarak kendi sahasında kazanılamayan 5 maç sonrasında 3 puanı getirdi takımına..

Fenerbahçe’ye gelince.. Fenerbahçe bu maçta Galatasaray’a karşı oynadığı tempoda ve oyun stilinde oynar ise oldukça zorlanacaktır.. Belki yine gol yemeyecektir ama gol yollarında kısır bir görüntü sergileyebilir.. Bu maçta kazanabilmek adına, Fenerbahçe mutlaka oyunda tempoyu sağlamalıdır.. Tempolu olarak oynamalıdır.. Galatasaray maçında olduğu gibi presi orta sahada değil, hemen ileri uçtan başlayarak yapmalıdır.. Kayserispor defansının göbeğinde iyi birer kesici olmalarına rağmen Aydın ve Serdar oldukça kötü top kullanıyorlar.. Orada yapılacak şok pres ile pozisyonlar yaratılabilir.. Bu açıdan da eğer Emre sakatlığı geçtiyse mutlaka bu maçta kullanılmalıdır..

Kayserispor’un zaafı olan duran toplarda Alex içeriye keseceği toplarla tehlike yaratabilir.. Bu yüzden Lugano ve Bilica mutlaka serbest vuruşlarda ileri çıkmalılar.. Makukula da onlarla gelecek ve forvette muhtemelen geçen hafta golü hazırlayan Ömer ya da Semih kalacaktır.. Gökhan ve Emre bu geri dönüşlerde rakibe kontra imkânı tanımayacaklardır.. Guiza’nın bu maçta eğer geriden yeterli desteği göremezse yalnız kalacağını ve etkisiz olacağını düşünüyorum.. Bu yüzden Alex’in yanı sıra Özer, Mehmet ve oynarsa Emre mutlaka ileride Guiza’ya yardımcı olmalıdır.. İlerleyen dakikalarda gol gelmez ise Gökhan Ünal ve Deivid gibi gol yollarında etkili isimler kulübeden katkı sağlayabilirler..

Fenerbahçe bu maçta mutlaka topu kanatlara taşımalıdır.. Kanatlarda görev alacak olan oyuncular bu maçın kaderini önemli derecede etkileyeceklerdir.. Özer yaratıcılığını böylesi önemli bir maçta kullanmalı ve daha fazla sorumluluk almalıdır.. Tolunay Kafkas’ın Alex’e sıkı markaj uygulatacağını düşündüğümüzde de Özer faktörünün ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor..

Oyunun orta sahaya sıkışacağı maçlarda kanat adamlarının etkisi de oldukça önemlidir bu tip maçlarda.. Kayserispor top rakipte iken her oyuncu ile topun arkasına geçen bir takım.. Makukula dahil her oyuncu takım savunmasında görev alıyor.. Bu yüzden Gökhan Gönül ve Santos’un mutlaka önlerinde oynayacak olan kanat adamlarına yardımcı olmaları gerekiyor.. Bu şekilde kanat oyuncuları içeri kat edip hem forveti besleyebilirler hem de geriden gelen bek oyuncularına boş alan yaratabilirler.. Gökhan’ın ve Santos’un ileri çıkışlarında son topu olumlu kullanmaları harcadıkları enerjinin karşılığını almalarında oldukça önemli..

Bu maçın en önemli faktörlerinden biri de taraftardır.. Maçın hakemi Yunus Yıldırım olarak belirlendi ve kendisi oyuna fazla müdahale etmeyen, sertliğe prim tanıyan, sarı ve kırmızı kartlarını pek kullanmayan ve neredeyse hiç penaltı vermeyen bir hakem.. Bu maçta rakip Kayserispor’un oyun stiline yardımcı olabilecek belki de en iyi hakem.. O yüzden taraftar mutlaka oyunun içinde olmalıdır.. Top rakip takımdayken şarkılar söylemek ve tezahürat yapmak yerine ıslıkla ve yuhalama ile yapılacak protesto rakibin direncini kırmakta oldukça önemli bir etken olacaktır.. Ayrıca kazanılan derbi sonrası birçok kesim tarafından bu maçta fark beklentisi oluştu.. Ancak ben hiç de öyle düşünmüyorum.. Oldukça kısır geçmeye aday bir maç.. Bu açıdan bakacak olursak taraftar asla kendi oyuncusuna tepki vermemeli ve gol gecikse dahi oyuna her zaman pozitif katkıda bulunarak takımı ateşlemelidir..

Fenerbahçe - Kayserispor maçı hakemi: Yunus Yıldırım

Yıldırım, 1970 doğumludur ve Manisa bölgesi hakemidir. 7 yıldır Süper Lig’de düdük çalmaktadır. Halen Saruhanlı Anadolu Lisesi’nde Beden Eğitimi Öğretmeni’dir. İyi bir liberoyken babasının isteğiyle futbolu bırakıp yüksek öğretimi tercih etmiştir. İsmail Yıldırım, 1 numaralı eleştirmenidir. Oğlunun maçlarını kahvehanede izler ertesi gün gazeleri okur ve “Evladım gözünü daha çok aç” der. TV’lerdeki eleştirileri büyük bir dikkatle izleyip notlar tutan 11 yaşındaki oğul Anıl Yıldırım ise babasına sokakta gösterilen ilgiden memnundur. Yunus hoca gibi Beden hocası olan eşi Hamiyet hanım da bir başka sert eleştirmendir. Ve ilk eleştiriler de maç sonu telefonla ondan gelir.

Psikoloji üzerine kitaplar hobisidir. Kolay ağlamaz ama ’Babam ve oğlum’ filimi onu da ağlatmıştır. Öğrencileriyle çok farklı bir iletişimi vardır. Maçlara ’asker’ uğurlar gibi uğurlamaktadırlar. Ve o öğrenciler şaka yollu (örneğin Sivas-G.Saray maçı) ’Yaktın bizi hocam’ diyebilmektedirler. 39 maçtır penaltı çalmaması onun için önemli değildir. Ama hakem arkadaşları arasında espiri konusu olmuştur. Adil Sinem, “Hoca en son penaltı çaldığında arabalarda emniyet kemeri yoktu” demiştir. Yıldırım özeleştiriden kaçınmaz. Yönettiği maçları izler, TV’lerdeki yorumları dinler, spor sayfalarını okur. En büyük hayali R.Madrid-Juventus maçı yönetmektir. ( Vatan Gazetesi röportajından )

Yukarıda röportajda da görüldüğü gibi, kolay kolay kartını kullanmayan, sert oyuna izin veren, penaltıyla arası hiç iyi olmayan bir hakem.. Maçın Fenerbahçe ile Tolunay Kafkas’ın Kayserispor’u arasında geçeceğini de düşündüğümüzde maçın oldukça ateşli geçeceğini şimdiden söyleyebiliriz.. Yapılan sertlikleri kartsız geçirmesi nedeniyle büyük protestolar göreceği aşikar.. Umarım büyük hatalar yapmadan, maçın sonucuna etki etmeden, adil bir şekilde maç yönetir..

Not: Maç yazısını Kayserispor-Trabzonspor maçını izledikten sonra, yazacağım..


29 Mart 2010 Pazartesi

Yine, yeni, yeniden.. Ali Sami Yen'de son derbinin galibi de Fenerbahçe

Derbi maçta Fenerbahçe Emre,Deniz ve Baroni’nin yokluğunda ortada Selçuk-Mehmet ikilisi ile başladı maça.. Sağ kanatta Özer, solda da Vederson oynadı rakibin tehlikeli kanat akınlarında Santos’a yardım edebilmek için.. Daum’un ilk maçta da bunu uyguladığını ve başarılı olduğunu görmüştük.. Yine aynı şekilde başarı sağladı.. Santos önüne Vederson oynayınca hem kendi kanadında çok sık açık vermedi, hem de ileri ıma fırsatları yakaladı Vederson geride kendi pozisyonunu yakaladığında..

Maçı izlerken özellikle Fenerbahçe adına Emre’yi çok aradım.. Fenerbahçe mevcut kadro ile de topa daha fazla sahip olan taraftı ama eğer Emre oynasaydı Galatasaray’ın bu sistemine karşın şok presi ile birçok pozisyon yaratabilirdi.. Rijkaard defansın göbeğinde geçen maçta büyük bir ta yapan Emre Güngör yerine Servet’e şans tanımış.. Bana göre büyük bir hata idi.. Servet hem Guiza’yı çok kaçırdı, hem de geriden ileri oynadığı hemen her topu kaybetti.. Hızlı bir Emre Güngör, Guiza’yı daha rahat marke edebilirdi.. Bana göre orta saha dizilişinde de hatalı davrandı Hollandalı hoca.. Sarp ve Topal gibi iki durağan ismi yan yana oynattı ve ileride baskı kuramadı.. İkisi de tipik defansif ön libero olan oyuncu ile geriden top çıkaramadığı gibi, Fenerbahçe’nin en büyük açık verebileceği defanstan çıkarken pres uygulanması işini de yapamadılar.. Fenerbahçe’de ise Selçuk defansın önünü toplarken, Mehmet Topuz ise sürekli gezerek oynadı.. Emre kadar verimli olamasa da sağ açıktaki performansının çok üzerindeydi..

Fenerbahçe Lugano’nun dönmesi ile defansını iyice sağlamlaştırdı.. Bilica’nın açıklarını kapadığı gibi, defansta tatlı sert oyunu ile de rakip forvetlerin korkulu rüyası olmaya devam etti Lugano.. Hava toplarında çok iyi, birebir markajda müthiş, rakiplerine adım attırmadı.. Geriden oyunu başlatma konusunda başarısız olsa da bu açığını hırsı ile kapatmasını çok iyi biliyor.. Bilica bir iki ofsayt pozisyonu dışında hata yapmazken, Volkan ise maçın sonunda yaptığı kurtarış ile 3 puanın mimarlarından birisi oldu.. Gökhan Gönül, önünde sık sık içeri dalan Özer ile oynayınca o kanattan birçok bindirme yapma şansı buldu ama son paslarda dikkatsizdi.. Santos ise Vederson’un da yardımıyla iyi bir maç çıkardı..

Fenerbahçe Alex ile oynadığında takımdaki oyuncularda ekstra bir güven duygusu oluşuyor.. Rakip pres yaptığında ve baskı kurduğunda Alex topu o kadar olumlu kullanıyor ki, takım arkadaşları hem rahatlıyor, hem de kendine güvenleri artıyor.. Bu maçta da Alex takımı çok iyi yönetti ve galibiyette önemli rol oynadı.. Van Basten de maç sonunda kendisini izlemenin büyük bir zevk olduğunu belirtmiş zaten.. Guiza çok koştu, çalıştı.. Formunda olduğunu gösterdi.. Ama birisi hatalı ofsayt bayrağı, diğeri de el ile kontrol diye iki önemli pozisyonu kesildi..

Galatasaray’da en çok göze batan isim Neil idi.. Alan kontrolünü harika yapıyor, geriden topla çıkışları oldukça iyi, mücadele gücü de üst düzeyde.. Ama yanında Servet, Sabri ve Caner oynayınca, O da belli bir yere kadar dayanabiliyor.. Caner ve Sabri çok savruk oynuyorlar.. Gittiklerinde boş bıraktıkları alanlardan hep tehlikeli ataklar geliştirdi Fenerbahçe.. Yaptıkları ortaların ve ileri oynadıkları çoğu topun rakibe gitmesi tesadüf değil.. Servet de büyük takımları taşıyabilecek özellikte bir stoper değil kanımca.. Zaten Rijkaard da maç sonunda beynini kullanması gerek şeklinde konuşmuş.. Ama kendisini oynatarak hataya ortak olmuştur..

Galatasaray’da Elano ortada oynamadıkça top yapamıyor takım.. Sarp, Topal, Barış ve Ayhan çok düz oyuncular.. Bu isimlerden kurulu bir orta saha yaratıcılıktan uzak kalıyor.. Kanatlarda Santos ve Keita bekleneni veremedi.. Santos zaman zaman etkili olsa da Keita oldukça sönük kaldı.. Oyun oynamaktan çok, hakem ile oynamayı tercih edince kendi de oyundan kopuyor.. Her harekette kendini yere sanki silahla vurulmuş gibi atması sonucu arık inandırıcılığını yitirmiş durumda.. Yarın bir maçta rakibi gerçekten kendisini sakatlayıcı bir hareket yapsa da hakem inanmayabilir..

Jo ileride hareketli olsa da çok yalnız kaldı.. Geriden beklediği desteği bir türlü bulamadı.. Oyuna sonradan giren Arda da derdine çare olamadı.. Daha sonraları oyuna giren Baros da yokları oynadı.. Fenerbahçe kendi alanını çok iyi kapadı ve boş alanları mümkün olduğunca az verdi.. Böyle olunca da boş alanda kendi özelliklerini daha rahat gösterebilen Baros ve Jo etkisiz kaldı..

Bence bu maçta Daum meslektaşı Rijkaard’a göre takımını daha iyi hazırlamıştı.. Oyunda topa hakim olan taraf olan Fenerbahçe ilk dakikalar hariç rakibine çok fazla pozisyon vermedi.. Oyuncu tercihleri Daum’un çok doğruydu ve oyunu hep elinde tuttu.. Rijkaard ise rakibe ileride pres yapıp baskı kurduramayarak Selçuk ve Mehmet Topuz’un çok rahat top yapabilmelerini izledi.. İleride Jo yalnızları oynadı.. Elano gibi pasları son derece etkili olabilen bir ismi oyunun başında sol tarafa hapsetti.. Servet gibi ağır bir ismi Emre Güngör’e tercih etti.. Bence kaybedilen Trabzonspor maçından sonra kadro tercihide yine hatalar yaptı..

Maçta ilginç anar da yaşandı.. Uzun bir zamandan sonra ilk defa saygı duruşunda iki takım taraftarı da aynı duyguları paylaşarak, aynı tepkileri verdi.. Maç içerisinde Sabri gibi agresif bir isim tribünleri sakin olmaya davet etti.. Maçın tek golünü geçen hafta kendi taraftarının ıslıkladığı Selçuk Şahin attı.. Tribünlerden atılan bir su şişesi Alex’in sırtına isabet etti.. Genelde maçtan çıkan oyuncuları teknik adamlar tebrik eder ama bu maçta oyundan alınan Guiza hocasını tebrik etti..

Bundan sonra Fenerbahçe her maça Galatasaray maçı gözüyle bakmalı.. Kadro kalitesi açısından bu dakikadan sonra oynayacağı her takıma göre daha üstün.. Ama oyuncuların bu maçta gösterdikleri hırsı ve isteği bundan sonra da sahaya yansıtmaları gerekiyor.. Sakat oyunculardan Deivid artık dönüyor.. Baroni ve Deniz ve Emre de Beşiktaş maçına kadar hazır olur diye düşünüyorum.. Eğer Kayserispor maçı kayıpsız atlatılabilirse, büyük bir avantaj elde edilecek ve içeride oynanacak olan Beşiktaş maçı ligin kaderi açısından oldukça büyük önem taşıyacak..

25 Mart 2010 Perşembe

Fenerbahçe 2 - 0 Manisaspor

Lugano'nun bu bakışları mı şaşkına çevirdi bilinmez ama Orkun'un Guiza'ya yaptığı asist ile o dakikaya kadar pozisyon bulamayan Fenerbahçe 1-0'lık üstünlüğü yakaladı.. Herhalde Guiza da böyle bir gol atacağını beklemiyordur.. Türkiye'ye geldiğinden beridir en basit golünü attı Okçu.. Bu golün şokunu atlatamadan Deivid ile 2. gol gelince maçın kalan dakikaları al gülüm ver gülüm şeklinde geçti.. Pozisyon açısından kısır bir maçtı..

Maçın bence en önemli olayı Emre'nin sakatlanmasıydı.. Malum Galatasaray maçı öncesi Fenerbahçe için en önemli kozlardan biriydi.. Fenerbahçe'nin genel olarak baktığımızda Galatasaray'a göre en bariz şekilde üstün olduğu nokta orta sahanın ortası idi.. Deniz-Baroni-Emre Galatasaray orta sahasında oynayan Sar-Topal-Barış ve Ayhan'a göre bence daha meziyetli oyuncular.. Ama bu üç isim de sakatlıkları nedeniyle oynayamayacak gibi görünüyor haftasonu.. Bu yüzden özellikle defanstan çıkarken zorluk yaşayabilir Fenerbahçe.. Bu konuyu daha ayrıntılı bir şekilde maç öncesi yazımda uzun uzun açacağım..

Maçta taraftarın aklı Galatasaray'daydı.. Bu maça futbolcular da taraftar gibi konsantre olamadı.. Taraftar daha maç kopmadan, oyuncuları bu maçın içine çekmeden hafta sonu için sataşmalarda bulundu.. Oyuncular da bundan etkilendi ister istemez.. Skor avantajı da sağlanınca ileri gitmek bile angarya geldi..

Yorumcu Ömer Üründül yine saçma sapan yorumları ile maçın zevkini kaçırdı.. Yok efendim Manisaspor neden as oyunculardan bazılarını dinlendirmiş.. Yahu adamlar küme düşecek, lig onlar için daha önemli, tabiiki dinlendirecek.. Hadi as oyuncularla çıktı diyelim, garantisi var mı Kadıköy'de Fenerbahçe'yi yenmenin? Seneye 2. ligte mücadele ederken aferin be Manisaspor, o Fenerbahçe ile oynanan kupa maçına iyi ki çok asıldın, yenildin ama as kadro iyi mücadele etti mi diyecekler? Bakın bu Fenerbahçe üzerinden prim yapma çabalarını.. Ömer Üründül yanına da kendi gibi düşünen birini almış.. Beyefendi 5 dakikada bir yedek kadrolu Manisaspor deyip durdu.. Madem o kadar çok biliyorsunuz, geçin Manisaspor başına hem ligi götürün, hemde kupayı.. Neyse bu konuda yazılacak çok şey var ama o da ayrı bir yazı konusu..

Bir formalite maçı daha geride kaldı ve kupa finali için son 90 dakikaya girildi.. Manisa'da oynanacak maçta muhtemelen final vizesini alacak Sarı Kanaryalar.. Artık önümüzdeki ilk maç olan Galatasaray derbisine dönme vakti..

24 Mart 2010 Çarşamba

Nereden tutsan hatalı karar: Cüneyt Çakır!

Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu'ndan yapılan açıklamaya göre, Cüneyt Çakır'ın yardımcılıklarını Bahattin Duran ile Aleks Taşçıoğlu yapacak..

Neresinden tutarsanız tutun elde kalacak bir karar.. Maçın hakemi daha önce bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde oyunun içine eden Cüneyt Çakır.. Maçı Galatasaraylı bir arkadaşımla izlemiştik ve hem kendisi hem de ben Gökhan'a gösterilen kırmızı kart ile birlikte tamamen oyundan kopmuş ve futbola karşı soğumuştuk.. Maç içinde saçma sapan kararlar verdikten sonra, üstüne Gökhan'ı atması maçın tadını tuzunu kaçırmıştı..

Şimdi yine bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisi ile tekrardan kaşımızda.. Yine Ali Sami Yen'de oynanacak bir maç.. İyi yönetir, kötü yönetir o konuda bir şey diyemem.. Ama biz kötü yönettiğini düşünelim.. Farklı açılardan ele alalım hakemi..

İlk olarak Galatasaray lehine hatalar yaptığını, ya da yapacağı tek bir hata ile maçı Galatasaray'a yaklaştıracağını düşünelim.. Bu durumda ertesi gün Fnerbahçeli yöneticiler, Fenerbahçeli medya ve Fenerbahçe taraftarı isyan etmeyecek mi? Bu adam bizi daha önce yakmışken neden bu adamı bizim maçımıza verdiniz, federasyon ile aramızdaki sorun nedeniyle federasyon bize böyle bir ceza verdi denilmeyecek mi!

Hadi olaya bir de diğer taraftan bakalım.. Fenerbahçe lehine hatalar yaptı ve maç Fenerbahçe kazandı diyelim.. Bu kez Galatasaraylılar isyan etmekte haksız mı sayılacak? Onlar konuşmayacaklar mı bu hakem Fenerbahçe ile oynanan son maçın etkisinde kaldığı için bizim aleyhimize düdükler çaldı.. O maçın etkisinde kalıp bizi yaktı diye.. Peki kim haksızsınız diyebilir?

Sonuç olarak maçın hakemleri kesinlikle yanlı bir tercihtir.. Bir de yan hakemlerden birisi Bahattin Duran olunca.. Kendisi Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında sezonun ilk yarısında oynanan maçta Kazım'ın kırmızı kart gördüğü pozisyonda "At ibneyi" sözleriyle hafızalarda kalmıştı..

Peki kim yönetsin derseniz de yıllardır söylenen ama bir türlü hayata geçirilemeyen projeyi ortaya koymak isterim.. Yurt dışından bir hakem bu maçı yönetebilirdi.. Sadece bu maçı da değil, ligin geride kalan bütün maçlarını.. Ne de olsa onlar adalet, tarafsızlık ve futbol bilgisi konusunda bizimkilerden binlerce adım öndeler..

23 Mart 2010 Salı

Savaş başlamıştır!

Bugün sözde TFF başkanı M.Ö'in açıklamalarına verilen cevap ile savaş başlamıştır resmi olarak.. Önce düşman silahını çekti, yaptığı yanlış yüzüne vurularak defedildi.. Şimdi ise saldırma vakti.. Şimdi BİR olup, TEK YÜREK olarak üzerilerine çökme vakti.. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün ne anlama geldiğini bilemeyecek kadar acizler sürüsüne tokadı yapıştırma vakti.. İster Aziz Yıldırım'ı sevin ister sevmeyin, ister Daum'u beğenin ister beğenmeyin, ister oyunculara sıcak bakın ister bakmayın.. Bu oyunun dışındadır.. Bu savaş renklerin savaşıdır.. Bu mücadele zamanında İngilizlere karşı hem sahada, hem de cephede verilen savaşın devamıdır.. Herkes farkına varsın artık, bu Fenerbahçe'nin gücünü dosta düşmana gösterme zamanıdır.. Fenerbahçe'yi karşısına alan TFF başkanı olacak o acize dersini bildirme zamanıdır!

Maç Öncesi: Fenerbahçe - Manisaspor

Hafta sonunda oynayacağı derbi mücadelesinden önce son maçına çıkıyor Fenerbahçe.. Rakip ligte Fenerbahçe’ye deplasmanda çelme takan Manisaspor.. O maçı hatırlayanlar, açın nasıl tek kale şeklinde oynandığını ve kaçan golleri de hatırlayacaklardır.. 2-2 biten maç aslında Fenerbahçe’nin 4-5 farklı üstülüğü ile de bitebilirdi şans yanında olsa..

Yarınki maç ise lig maçından daha farklı bir maç.. Bir kupa müsabakası ve 90 değil 180 dakika sonunda galip gelen takım turu atlayacak.. Final öncesi son 180 dakika.. Bu yüzden ufak hataların, finalisti belirleyebileceği bir durum mevcut.. Fenerbahçe hafta sonu derbi oynayacağı için futbolcuların aklı ister istemez oraya gidecektir.. Sakatlık ve kart problemi çıkması da işin bir başka boyutu.. Açıkçası Manisaspor için de ligde kalmak kupada finalist olmaktan çok daha önem diye düşünüyorum.. Ancak tabiî ki tüm futbolcular kendilerine böylesi büyük maçlarda piyasa yaparlar..

Ben Fenerbahçe’nin yedek ağırlıklı bir kadro ile maça başlaması taraftarıyım.. Gol yemeden alınacak bir galibiyet zaten turun habercisi olacaktır.. Bu yüzden kalede Volkan, savunmanın sağında Önder, solunda Santos, savunmanın ortasında ise Bekir ve Bilica.. Orta sahanın sağında Deivid, solunda Vederson, göbekte Selçuk ve Özer.. Hemen önlerinde Alex ve ileri uçta eğer düzeldiyse Gökhan Ünal ya da Semih.. Özer’in Galatasaray maçına kulübede başlayacağını düşündüğümden, Alex’in 2 haftalık aranın ardından tam form tutmadığından ve kondisyonunu iyi ayarlayabildiğinden, sol tarafa Vederson ve Santos’u ise alternatif olmadığından yazmak durumunda kaldım..

Rakip Manisaspor ileride Promise ile etkili olmaya çalışacaktır ama Bekir’in kendisini hızı ve hırsı ile durduracağına inanıyorum.. İleride Gökhan(Semih), arkalarında Alex ve Özer, sağ taraftan da Deivid yardım ettiği sürece pozisyon bulacaklardır.. Bilica’nın hemen her maç yatığı tehlikeli ileri çıkışları bu maçta yapmaması geriden risksiz bir şekilde oyunu başlatması daha doğru olacaktır.. Deplasmanda atılacak bir gol rakibi rövanş için umutlandırabilir..

Sonuç olarak, akılların hafta sonu oynanacak derbide olacağı bir maçtan gol yemeden alınacak her türlü galibiyet Fenerbahçe’ye turu getirir ve finalist yapar inancındayım.. Yeter ki sahada oynayan oyuncular, bu takımın birer parçası olduklarını akıllarından çıkarmasınlar ve bu formayı hak edecek bir oyun ortaya koysunlar.. Gerisini zaten takımlarını derbiye uğurlamaya gelecek olan Fenerbahçe Taraftarı halledecektir..

Başımız sağolsun..

Türk sporu ve Galatasaray camiası önemli bir değerini kaybetti. Uzun bir süredir pankreas kanseri nedeniyle tedavi gören sarı kırmızılı takımın eski başkanlarından Özhan Canaydın, Bursa Acıbadem Hastanesi'nde verdiği yaşam mücadelesine yenik düştü.

Türk sporunda çok değerli bir insandı.. 6-0'lık maçta rakibinin alkışlayabilme, tebrik edebilme inceliğini göstermişti ve bu yüzden birçok kesim tarafından eleştiri almıştı.. Ancak sporseverler kendisini hep bu görüntüler ile hatırlayacak.. Mekanın cennet olsun Özhan Başkan..

21 Mart 2010 Pazar

Trabzonspor 1-0 Galatasaray

Belki de en son söylenmesi gerekeni ilk olarak söyleyeyim.. Bu maçı kazanan kişi Şenol Güneş’tir.. Bir teknik direktörün takıma nasıl etki edeceğini, bir takımın çehresini nasıl değiştirebileceğini, takımının gücünü nasıl maksimum kullanabileceğini, taktik olarak nasıl hazırlayabileceğini gördük maçta.. Sağ bek olarak oynayan Ömer Aysan’ın eksikliklerini görmüş ve kenara almış, mücadele gücü düşük Engin’i de yanında oturtmuş.. Orta sahaya defansif özelliği güçlü, fizik olarak iyi durumda olan Ceyhun’u sürmüş.. Yaptığı oyuncu değişiklikleri de yerinde.. Burak Yılmaz’ın yorulmasının ardından Engin’i oyuna alması, Gutierrez’i yine yorgunluktan sahada gezinen Alanzinho ile değiştirmesi ve Gabriç gibi ileri top taşıyabilen bir oyuncuyu forvet mevkisinde çok koşan, çalışan ama bir o kadar da verimsiz olan Umut ile değiştirmesi.. Bu maçta tebrik edilecek ilk isim Şenol Güneş olmalıdır..

Trabzonspor rakibini önce durdurdu, sonra da ilk hatasında golü buldu.. Rakibin önemli silahlarını kilitlemeyi çok iyi başardı.. Bir Galatasaray maçında Daum Ribery’i tutmakla görevlendirişti Serkan’ı.. Başarılı da olmuştu.. Bugün de Serkan hem Keita’y, hem Dos Santos’u hem de Jo’yu mümkün olduğunca gol bölgelerinden uzak tuttu.. Kamikaze gibi her topa atladı.. Yüreğiyle oynadı.. Defansta Song ile Giray, Gaziantepspor maçına göre oldukça iyilerdi.. Araya bazen adam kaçırsalar da sağlam oynadılar.. Bunda önlerinde oynayan Ceyhun’un da katkısı tartışılmaz elbette.. Bu arada Onur da kalesinde son derece güven veriyor.. Milli Takım'da Volkan'ı kesinlikle çok zorlayacaktır artık.. Yaptığı kurtarışlarla maça damgasını vurdu diyebiliriz..

Trabzonspor orta sahası ayağa bol pas yaparak çıktı kontra ataklara.. Dan-dun şişirilen top sayısı azdı.. Bunda Colman, Alanzinho ve Selçuk gibi teknik isimlerin soğukkanlı hareket etmesi başlıca sebepti.. İleride Umut daha becerikli olsa belki de daha fazla gol bulabilirdi Trabzonspor.. Burak Yılmaz fizik gücü ile birçok pozisyon yakalasa da beceriksizliğinin kurbanı oldu ve gol atma başarısını gösteremedi..

Galatasaray açısından bakacak olursak Arda’nın eksikliğini fazlasıyla hissedildi.. Rijkaard’ın her ne kadar golü yedirse de Emre Güngör hamlesi doğruydu.. Servet olsa Umut ve Alanzino hızı ile çok daha fazla pozisyona girebilirdi.. Ancak orta saha olarak iki düz futbolcunun oynaması Galatasaray’ın yaratıcılığını köreltti.. Barış ve Mustafa Sarp ikilisi belki çok koşuyor, mücadele ediyor ama oyuna ofansif anlamda katkılı değiller.. Böyle olunca tüm yük Elano’ya kalıyor ki O da bu durumda yeteri olmuyor.. Fenerbahçe’de Deniz ve Selçuk yan yana oynadıklarında nasıl kısır bir futbol ortaya çıkıyor ise Galatasaray’da da Sarp-Barış ya da Sarp-Topal ikilisi oynadığında benzer durum oluşuyor..

Kanatlarda oynayan Keita ve Dos Santos da bugün çok etkili olamadı.. Keita solda oynadığı dönem verimli olamıyor.. Dos Santos da sağ kanata ancak etkili olabiliyor..Bu şartlar altında Arda’nın solda oynayacağı düşünülürse ikisinin birbirlerini yedeklemeleri daha akıllıca görünüyor.. Baros sakatlık sonrası hala toparlayamamış.. Eski gücünde eğildi ve oyuna girdiğinde farkını hissettiremedi.. Rijkaard oyundan Elano yerine Barış’ı alsa belki daha fazla pozisyon üretebilirdi..

Sonuç olarak derbi maça 4 puanlık avantajla girebilme şansını kaybetti Galatasaray.. Bu durum takım üzerinde bir baskı oluşturabilir.. Bugün eğer 3 puan alınsaydı hafta sonu daha rahat olabilirdi tüm futbolcular.. Derbi maçlar sezonu çok büyük etkilememişti son senelerde ama bu sene duruma bakıldığında sonuçlar şampiyonluğun kaderini çizecek belli ki..

Sürpriz olmadı: Fenerbahçe 1-0 Gaziantepspor

Maç öncesi yazımda söylediğim gibi, beklenen kadrolar ile çıktı iki takım da sahaya.. Kıran kırana bir maç oldu.. Belki çok fazla pozisyon olmadı ama sahada maçı isteyen bir Fenerbahçe takımı vardı.. Herkes çok koştu, mücadele etti.. Sonunda hakettikleri galibiyete de ulaştılar..

Maçın dikkat çeken noktalarına gelecek olursak, Deniz Barış'ın uzun süre sonra tekrar kendi mevkisinde oynaması sonucu takıma yaptığı katkıyı görmemek için kör olmak lazım.. Her yere koştu, sanırım maç sonrasında takımın en çok koşan ismiydi.. Zaten ilk yarıda da Özer'den sonra en çok koşan ikinci isimdi.. Ancak Deniz'in yanında Emre gibi top kullanan bir adam olmazsa Deniz'in eksik yanları ortaya çıkar.. Oyun kurmada Deniz becerikli bir isim değil.. Selçuk girince bu görevi üstlendi ve final paslarında hatalar yaptı..

Bu maçta Alex ve Özer'in kişisel becerilerinin ön plana çıkacağını düşünüyordum.. Ancak ikisi de kötü günündeydi.. İkisi de kendi performanslarının çok altında bir görüntü çizdi.. Eğer son paslarda dikkatli olsalar dün maç çok daha rahat bir şekilde tamamlanabilirdi..

Lugano'nun dönmesi ile defans inanılmaz bir görüntü aldı.. Artık takım rahat gol yemiyor.. Saçma sapan pozisyonlar vermiyor.. ( Gerçi Bilica'nın orta sahada çalım atmaya çalışırken kaptırdığı ve Lugano ile rakibin birebir kaldığı bir pozisyon vardı ama ).. Gökhan'ın yavaş yavaş form tutmaya başladığını gördüm.. Topuz ile o kanatta iyi anlaştı.. Ama verimlilik konusunda hala büyük eksiklikleri var.. Koşuyorlar, mücadele ediyorlar, savaşıyorlar.. Ama gol yollarında hep eksik kalıyorlar.. Eğer bu sıkıntıyı da aşarlarsa müthiş bir sağ kanadımız olacaktır..

Solda Santos laubali hareketlerine devam ediyor.. Dün önünde Özer'in de oynamasıyla birlikte birçok bindirme yaptı, etkili pozisyonlar yarattı ama rakibin de o kanattan gelmesine engel olamadı..Özer'in de yeterince savunma özelliği olmamasından dolayı çok açık verdi sol kanat.. Santos defansif görevlerinin daha öncelikli olduğunun farkına varmalı, haftaya karşısında daha etkili bir sağ açığın olacağı aşikar..

Emre ilk yarıda bu takım için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösterdi.. İleride başlattığı pres ile rakibin çıkmasını engelledi, rakibi sindirdi.. Agresif hareketleri ile takımı ateşledi.. Oynadığı her maçta Fenerbahçe orta sahasını rakibe göre üstün kılıyor.. Kart konusundaki sıkıntıyı da aştığı vakit bu takım her zaman orta saha olarak rakiplerine üstünlük kurar..

Ve Guiza.. Dün harika bir gol attı.. Top ağlara değene kadar sevinemedim, inanamadım.. Tamam maça istekli, arzulu, hırslı başlamıştı ama bu vuruşu kendisinden beklemiyordum.. Be adam madem böyle vurabiliyorsun bu topa, daha önceleri neden denemedin :) Her ne olursa olsun yine takımın 1 numaralı santraforu olduğunu bir kez daha gösterdi.. Guiza vara Guiza oynar.. Pozisyona girer, pozisyon yaratır hiç yoktan.. Dün Alex gününde olsa daha fazla gol atabilir, asist yapabilirdi.. Alex'in de form tutmasıyla birlikte, çok daha iyi olacağına inanıyorum..

Kritik bir haftada alınan 3 puan çok önemli.. Haftaya ASY Stadı'na hedefleri olan bir takım olarak gitmek takımı daha fazla motive edecektir.. Kıran kırana bir maç daha bizleri bekliyor.. Takım dün akşamki agresifliği yine göstermeli.. Eğer savaşırlarsa her türlü sonuca açık bir maç..

20 Mart 2010 Cumartesi

Kolay değil ama sen başarırsın hocam!

Kolay değil teknik direktörü olduğun camianın büyük bir kısmı tarafından destek görmeden yola devam etmek.. Kolay değil EL'de rakiplerin dolu salonlara oynarken senin 30-40 taraftar ile onlara kafa tutmaya çalışman.. Kolay değil kötü sonuçlar sonrasında kendini hep hedef tahtasında bulmak.. Kolay değil sen basketbola yıllarını vermişken, çoluk çocuğun eleştirilerini almak.. Kolay değil sen parkelerde ter döküyorken daha doğmamış gençlerin senin basketbol bilgini tartışmasını kaldırmak.. Kolay değil Avrupa'da gittiğin her salonda 7'den 77'ye herhes önünde saygı ile eğilirken Türkiye'ye geldiğinde herkes tarafından eleştirilmek.. Kolay değil Fenerbahçe camiasının içinden, en beğendiğimiz coachun ardından bu kulüpte bu kadar süre kalabilmek.. Hem seni getirenlerden çok sen almıştın eleştirileri buraya geliş hikayenle beraber.. Kolay değil doping kullanan sporcuların olduğu, medyayı oyuncağı gibi kullanan ve basketbolda bu ülkenin en sağlam lobisine sahip camiaya karşı savaşmak.. Ama sen hepsini başardın hocam.. Sen hepsinde ayakta kalmayı başardın.. Saha kenarında adeta 6. oyuncu gibi oyuna girdin zaman zaman.. Takımı ateşleyebilmek için, gençleri bir adım öteye götürebilmek için yeri geldi onları azarladın da..

Bu sabah duydum ki büyük bir hastalığa yakalanmışsın.. İlk duyduğumda şok oldum, inanamadım.. Gözümden yaşların akmasına, boğazımın düğümlenmesine engel olamadım.. Ama sonra düşündüm hocam, senin nasıl güçlü bir insan olduğunu düşündüm.. Saha kenarında yenilgiye karşı isyanını düşündüm.. Emir'in geldikten sonra kendini geliştirmesini.. Dopingçilere bu sene yaptıkları pisliklere verdiğin dersi düşündüm.. Biliyorum, KOLAY DEĞİL AMA SEN BAŞARIRSIN HOCAM! Bu hastalığı da yenersin sen..

19 Mart 2010 Cuma

Yazıklar olsun!

Siyaset ile futbolun birbirine girdiği bir dönem.. Siyasi kararların futbolu yönettiği bir düzen.. Birileri kırılmasın, kızmasın, üzülmesin diye verilen sus payları.. Yazıklar olsun sizlere.. Zaten oynanan futbol Avrupa Ligleri'nin çok çok gerisinde, bir de üzerine verilen bu PFDK kararları.. Gel de hafta sonu maçları keyif içinde izle.. Olacak iş mi! İçine ettiniz güzelim eğlencemizin.. İçine ettiniz Türk futbolunun.. Defolun gidin artık, koltuk sevdası ile yanıp tutuşmayın.. Sizler o koltukları işgal ettikçe Türk futbol severleri bu oyundan daha da soğuyacak.. Sizler orada oldukça tribünlerde daha büyük olaylar çıkacak.. Sizler bugün kendi çapınızda aldığınız bu kararlarla yarınları ateşe attınız.. Yarattığınız canavarın birgün sizleri de yok etmesi umuduyla..

Maç Öncesi: Trabzonspor - Galatasaray

Son oynanan Gaziantespor maçına teknik direktör Şenol Güneş farklı bir kadro ile çıktı.. Amacı rotasyon muydu yoksa Galatasaray maçı öncesi bazı önemli oyuncularını dinlendirmesi miydi tam olarak bilemiyorum.. Ancak son maçta Cale yerine Ferhat, Egemen yerine Song ve Colman yerine de Sezer görev yaptı.. İlk yarı sonunda Ferhat istenileni veremeyince Alanzinho ile değişti, daha sonra da skoru değiştirmek amacıyla Gabriç ve Gutierrez oyuna dahil oldu..

Trabzonspor’un maç içinde dikkat çeken eksik yanları, Giray’ın çok sık pozisyon hatası yapması ve dengesiz girişleri, Engin’in sinirli olduğu kadar da silik oyunu, Burak Yılmaz’ın son vuruşlarda bir türlü bitirici vuruşu yapamaması, Colman olmadığında orta sahanın verimsiz olması, Ömer Aysan’ın adamını sık sık kaçırması ve o kanattan yardım gelmeyince pozisyonlar yemesi, Umut’un arkasında Alanzinho olmadığı zaman istediği topları alamaması ve bu yüzden de etkisiz kalışı diye özetleyebiliriz..

Trabzonspor’un artı yanlarını ise, oyun olarak kötü olsalar da mücadeleyi hiçbir zaman bırakmamaları, Serkan’ın orta sahada onadığı dönemde oraya dinamizm ve agresiflik getirmesi, Alanziho’nun yaratıcı futbolu ve oyuna sonradan giren Garbiç’in kalitesini göstermesidir şeklinde sıralayabiliriz..

Bu maçta sanırım Şenol Güneş eski takımını sahaya sürecektir, ya da Trabzonspor maçtan galibiyet istiyorsa sürmelidir.. Cale sol bekte görev almalıdır çünkü yerine oynayan Ferhat fizik olarak henüz o bölgeyi kaldırabilecek yeterlilikte değildir.. Giray yerine Song’un yanında Egem görev yapmalıdır çünkü Egemen ve Song gibi iki agresif savunma oyuncusu ancak Jo’yu durdurabilir.. Şenol Güneş, Arda’ya önlem almak için Serkan’ı sık sık Ömer’e yardıma göndermelidir.. Colman ve Alanzinho mutlaka sahada olmalı ve Burak Yılmaz oyuna yedek başlamalıdır..

Galatasaray’a gelirsek geçen hafta oynamayan Arda’yı bu hafta Rijkaard Dos Santos yerine ilk 11’de görevlendirecektir.. Onun dışında ilk 11’de bir değişiklik beklemiyorum.. Ancak Mustafa Sarp ve Barış ikilisi ile çıkarken Galatasaray çok dikkatli olmalıdır.. Bu iki ismin yapacağı pas hataları Trabzonspor tarafından cezalandırılabilir.. Trabzonspor oyunu karşı alana yıkarak gol arayan bir takım olmaktan ziyade, oyun içinde yakaladığı kontra ataklarla gol bulan bir takım.. Bu yüzden orta sahada yapılabilecek top kayıpları kalede her an tehlike yaratabilir..

Arda sol tarafta Ömer’i oldukça zorlayacaktır.. Ömer defansif özellikleri zayıf bir sağ bek.. Yaptığı pozisyon hatalarının yanı sıra, ters kademelerde eksik ve yeterince de agresif bir oyun tarzı sergilemiyor.. Önünde Serkan olmadığı zamanlarda Trabzonspor savunması çok zor anlar yaşayabilir.. Solda ise Cale ile Engin ikilisi görev alabilir tabii son maçta Engin’in oyundan alınması sonrası direkt olarak soyunma odasına gitmesine karşı Şenol Güne Gabriç ile başlamaz ise.. Burada, Keita Cale’yi zorlayabilir ancak Cale de geçen hafta Milli Takıma çağırılmanın da verdiği moral ile formunun zirvesinde.. Önündeki Engin ya da Gabriç ise Sabri ile kıran kırana mücadelelerin olduğu pozisyonlar izleteceklerdir bizlere..

Elano eğer bu maçta sorumluluk alırsa orta sahada oldukça etkili olabilir.. Karşısında oynayacak olan Selçuk İnan top tekniği yüksek bir oyuncu olsa da bir defansif ön liberoda olması gereken sert müdahalelerden uzak bir isim.. Yanında Colman ile oynarsa Elano için boş alanlar çıkabilir.. Elano da serbest kaldığına yeteneklerini sergileme imkanı bulabilir..

Oyun olarak daha çok orta sahada kıran kırana geçecek bir maç bekliyorum.. İlk golü atan takımın büyük bir avantaj sağlayacağını ve maçta skor olarak geriye düşen takımın zorlanacağını düşünüyorum.. İki takımda da Umut ve Jo, Serkan ve Keita, Arda ve Engin hep kontra ataklarda kişisel yeteneklerini kullanabilen isimler.. Bu açıdan geriye düşmemek için orta saha mücadelesi şeklinde bir oyun ortaya çıkabilir..

Türk Futbolu Nostalji: Volkan Kilimci #3

16 Şubat 1972 tarihinde dünyaya gelmiştir.. Küçük yaşlarda Vefa’da futbola santrafor olarak başladı ancak daha sonra hocasının da isteğiyle kaleciliğe atıldı.. 1990 yılında Zeytinburnuspor’da profesyonelliğe ilk adımlarını atmıştır.. İlk transferi 1992 yılında Gaziantepspor’a geçerek gerçekleştirmiştir.. Daha sonra Adanaspor’a ve oradan da Kocaelispor’a transfer olmuştur.. Volkan 1996 yılında Galatasaray’a transfer olarak kariyerindeki en büyük transferi yapmıştır.. Galatasaray’ın o dönemdeki kötü kalecilerinden biridir.. Hayrettin Demirbaş sonrası kaleye geçmesi her ne kadar hatalarının bir kısmını örtse de Taffarel sonrası yedek kulübesinin demirbaşı olmuştur.. 6 sene Galatasaray’da kalma başarısını gösterdikten sonra sırasıyla Küçükköyspor, Eskişehirspor, Fatih Karagümrük ve İstanbul Kartal Belediyespor formalarını giymiştir.. Bir dönem başarısız bir Beveren macerası da vardır..

Kaleye gelen toplarda bazen gözünü kapaması, yan toplardaki başarısızlığı, mahzun bakışları, Shell’in 1997’de ürettiği futbolcu paraları üzerindeki resmi ve yediği anormal goller sonrası kafasını kale direklerine vurması ile akıllarda yer etmiştir.. Şubat ayında, Ergün Penbe’nin Mersin İdmanyurdu Spor’un başına geçmesi sonucu yardımcısı olrak bu kulüpte görev almaktadır..

18 Mart 2010 Perşembe

Kraliçelerin en güzeli :)


O nasıl bir oyundur.. O nasıl bir performanstır.. O nasıl bir profesyonelliktir.. Sahada adeta esti esti gürledi.. Takımın durgun olduğu dakikalarda sazı eline aldı, çaldı da çaldı.. Fenerbahçe'nin kraliçelerinin başını çekti.. Kendi oynadı, arkadaşlarını oynattı, rakiplerine de kelepçeyi taktı.. 29 sayı, 10'da 7 üçlük, 2 asist,6 ribaund.. Ellerine sağlık Penny..

Bu sene Fenerbahçe Acıbadem ile armanın gururu potanın kraliçeleri.. 18'de 18.. Tek bir mağlubiyet yok.. Sahada karşılarına kim çıkarsa çıksın ezip geçtiler.. Rakipsizler bu ligde.. Maçları ciddiye aldıkları her an oyunun mutlak hakimi onlar.. Yeter ki istesinler, bu ligde rakip olarak görülen takımlara 14 dakikada yalnızca 2 sayı şansı tanırlar :)

18 sayı Esmeral'den.. Takımı bir maestro gibi yönetti, 4 asisti var, oyunun her anında o var.. 17 sayı da Powell'dan yanında da 8 ribaund, 3 de asist..

Bir sözüm de tribünlerde Galatasaray ve Trabzonspor formalarını giyip de Mersin'i desteklemeye gelen yakışıklı ve güzellere.. Yahu sizlerin kendi takımınız yok mu ligde, Galatasaray'ın mesela 2. olabilmek için en büyük rakibi Mersin değil mi? Ama işte takım sevgisinin önüne bazen Fenerbahçe nefreti geçebiliyor.. Gönül ister ki onların yönetimleri de Fenerbahçe ile yarışabilecek takımlar kursa da onlar da yalnızca kendi takımlarına destek olsalar ama herkes Fenerbahçeliler kadar şanslı olmuyor.. Neyse bu sefer de hüsran düştü paylarına, artık önümüzdeki maçlara bakadursunlar..

Maç Öncesi: Fenerbahçe - Gaziantepspor

Rakip takımdan başlayalım ilk olarak.. Son Trabzonspor maçına 4-1-4-1 sistemi ile çıktı Gaziantepspor.. Kalede Mahmut, defansın sağında Serdar Kurtuluş, solunda Ivan De Souza, göbekte Tolga Seyhan ile Deumi.. Orta sahanın sağında Murat Ceylan, solunda eski Fenerbahçeli Olcan, ön libero mevkisinde Zuita, O’nun önünde Erman Özgür ve Jorginho ve ileride Beto ilk 11’i ile sahada yer aldılar..

Gaziantepspor’da dikkat çeken artı noktalar, daha önce ön libero mevkisinde görmeye alışık olduğumuz Murat Ceylan’ın bu maçta sağ kanatta görev alması, orta sahada Zurita’nın önünde oynayan Erman ve Jorginho’nun yüksek top teknikleri ile ileride oynayan Beto’ya pozisyonlar yaratmaları, Olcan’ın sol kanattan etkin bindirmeleri ve tehlikeli ortaları, Zurita’nın rahatsız edilmediği dönemlerde topu olumlu kullanması ve takımının ataklarını başlatan ilk isim olması olarak gözüktü.. Gaziantepspor’un eksiklerine gelince ise, defansta baskı gördükleri zaman topu olumlu olarak kullanamamaları, kaleci Mahmut’un geri paslarda yaşadığı sıkıntı, Serdar’ın hızlı oyuncular karşısında ağır kalması ve pas yaparak çıkmaya çalıştıklarında yapılan hatalar sonunda savunmasının dengesiz yakalanmasını söyleyebiliriz.. Fenerbahçe açısından bakacak olursak ise, tahminimce bu maç öncesinde Daum’un kafasındaki 10 isim bellidir.. Kalede Volkan, defansta Gökhan, Lugano, Bilica, Santos, orta sahada Özer, Mehmet, Emre, Alex ve ileride Guiza.. Orta sahada kullanacağı son isim için Vederson, Deniz, Deivid ve Selçuk kalıyor.. Selçuk ve Deivid’in form düşüklüğünü göz önüne aldığımızda Deniz ya da Vederson tercihi yapılacaktır.. Bence Daum Deniz’i tercih etmelidir..

Neden Deniz tercihi yapılması gerektiğinin nedenlerine gelince.. Deniz’in oynaması orta sahada Emre’yi rahatlatır.. Arkasının defansif bir orta saha tarafından kapatılacağını bilen Emre ileri daha rahat çıkabilir ve bu maçta bize lazım olan pres özelliğini kullanabilir.. Rakip takımda Erman Özgür gibi teknik, şutları iyi ve ara pasları tehlikeli bir isim olacak.. Bu ismi karşılayacak defansif bir orta saha takımda olmalıdır.. İki bek oyuncumuz Gökhan ve Santos sürekli ileri çıktıklarından dolayı onların kademesine girebilecek, defansı gerektiğinde boş bırakmayacak bir defansif ön libero ihtiyacı vardır.. Rakip takımda Jorginho ve eğer oynarsa De Souza gibi iki thlikeli ismi daha defansa gelmeden yıpratacak bir isme ihtiyaç vardır.. Bu saydığım özellikleri takımda Emre’nin yanında yapabilecek en uygun adam ise Deniz Barış’tır..

Vederson’un tercih edilmeme sebebi ise rakip takımın sağ kanadını oluşturan Serdar ve Murat Ceylan’ın ofansif açıdan çok güçlü olmadıklarından dolayı zaten Santos’a çok fazla yardıma gerek duyulmayacaktır. Gerekirse Deniz o tarafa yakın oynayıp o açığı doldurabilir.. Vederson ortaları ile tehlike yaratacak bir isim ama rakip defansın göbeğinde oynayan Deumi ve Tolga Seyhan hava toplarında oldukça iyi isimler ve Guiza dışında ileride forvetimiz olmadığından dolayı da bu ortalar bu maç için tehlike yaratmaz diye düşünüyorum.. Ayrıca eğer oyun sıkışır ve yeterli skor elde edilemez ise Gökhan Ünal gibi hava hakimiyeti olan bir isim ie birlikte yedek kulübesinden oyuna alınacak bir isim daha olmuş olur..

Özer ve Mehmet Topuz’un hangi kanatlarda oynaması gerektiği konusunda gelince.. Bence Mehmet Topuz sağ kanatta tekrar şans bulmalıdır.. Her ne kadar formu düşük olsa da kötü mücadele edeceğini düşünmüyorum Mehmet’in.. Bu maçta rakibin sol kanadında görev alacak olan Ivan ve Olcan o kanadı etkin kullanabilen isimler.. Ayrıca Erman Özgür ve Jorginho da sürekli kendilerini sola atarak oynuyorlar.. Bu açıdan Gökhan Gönül’e mutlaka yardım gitmelidir.. Bunu Mehmet Topuz, Özer’e göre daha çok yapabilir.. Özer ise sol kanatta görev almalıdır.. Daha önce de yazdığım gibi Serdar da Murat Ceylan da ofansif açıdan sol kanatları kadar etkili değiller.. Ayrıca Deumi’ye göre çok daha ağır bir oyuncu olan Tolga Seyhan da sağ stoper olarak görev yapıyor.. Özer tekniği ve hızı ile kendisine göre ağır olan Serdar ve Tolga arasında çok iş yapabilir..

Guiza’ya bu maçta çok iş düşecektir.. Çünkü rakip takımın defasının göbeğinde oynayan Tolga ve Deumi topu çok iyi kullanabilen isimler değiller.. Eğer rahatsız edilirlerse dan-dun vuruşlarla topu uzaklaştırmayı düşünüyorlar.. Bu topları orta sahamızda Emre-Deniz ikilisi toplayıp yeni hücum şansları yaratabilir..

Alex bu maçın kilit ismidir.. Guiza’nın boşaltacağı alanlara girerek etkili olabilir.. Ön libero olarak görev yapan Zurita adam adama oynayan bir isim değil, o açıdan Alex bu maçta bol pozisyon bulabilir.. İki haftadır dinlenmiş bir durumda da olduğundan geri dönüşünü golle süsleyebilir..

Bu maçta Fenerbahçe Taraftarı’na da büyük iş düşecektir.. Özellikle daha önce mimlenmiş oyuncular üzerinde baskı oluşturulmamalıdır.. Oyuncular maç içerisinde desteklenilirse, moral ve motivasyonları üst düzey olacağından yapacaklarını ortaya koyabilirler.. Aksi ise kimsenin işine gelmez.. Ayrıca hakemin Kuddusi Müftüoğlu olduğu göz önüne alınırsa taraftar faktörünün ne kadar önemli olduğu bir kez daha görülecektir..

Türk Futbolu Nostalji: Ali Eren Beşerler ( Psikopat Ali ) #2

25 Ekim 1975 tarihinde Ankara’da dünyaya gelmiştir.. Profesyonelliğe ilk geçişi 1994 yılında Gençlerbirliği forması iledir.. 1997 yılında Beşiktaş’a transfer olmuş ve bu kulüpte 6 yıl kalarak 2003 yılında Çaykur Rizespor’a transfer olmuştur.. Ali Eren daha sonra sırasıyla Kocaelispor, A.Sebatspor, Altay, Sivasspor ve Turgutluspor’da forma giymiştir.. 2007 yılında son olarak 1 sezon giydiği Turgutluspor’da futbola veda etmiştir..

Defansın ortasında ve sağında görev yapabilen Ali Eren futbolculuğu döneminde yaptığı sert müdahaleler, rakiplerini yıldırması ve top tekniğinin zayıf olması ile dikkat çekmiştir.. Ancak asıl dikkat çektiği konu “ Çirkin Futbolcular” kategorisinde kendisine yer ayrılmasıdır.. Bir gazeteci ile yaptığı röportajda “Ben çirkinim ama futbolum güzel” şeklindeki sözleri efsanedir.. Bir Gençlerbirliği maçında gördüğü kırmızı kart sonrası koridorda Youla’ya kafa atarak bir unutulmaz olaya daha imza atmıştır.. Kısa bir süre (3 ay) Giresunspor’da teknik direktörlük de yapmıştır..

Ali Beşiktaş Tribünleri tarafından “Psikopat Ali” olarak çağırılsa ve lakabı olarak “Psikopat” daha akıllarda kalsa da “Varoşların Prensi” ve “Şarapçı” lakapları da kendisine layık görülmüştür..

Messi ve diğerleri!

İlk olarak Rıdvan Dilmen'den duymuştuk bu sözcükleri.. "Messi ve diğerleri".. Her geçen gün biraz daha belirginleşiyor aradaki fark.. Bir tarafta Messi, diğer tarafta ise sahadaki diğer 21 oyuncu.. Takımının her atağında, her organizasyonunda, her pozisyonunda mutlaka imzası oluyor.. Alıyor, veriyor, kaçıyor, atıyor, attırıyor.. Maç içinde bir hücum oyuncusunun yapması gereken her şeyi yapıyor.. Yetmiyor yalancı pres ile rakiplerini rahatsız da ediyor..

Dün sahada yine benzer görüntüler vardı.. 1.69'luk dev, dün oyuna yine damgasını vurdu.. Rakip takımın adeta kabusu oldu.. İzleyenler için çok büyük bir şans.. Artık prese dayalı, sert, katı savunmaların olduğu bir futbol dünyasında böylesi güzellikleri görmek çok zor.. O yüzden ne yapıp edip bu yıldız futbola veda edene kadar doya doya takip edilmeli.. Bir daha kim bilir ne zaman böylesi gelir..

17 Mart 2010 Çarşamba

Türk Futbolu Nostalji: Faruk Yiğit ( Kaptan Mağara Adamı ) #1

Faruk Yiğit 15 Nisan 1966’da Trabzon’da doğmuştur.. Futbola Orhangazi’de başlamıştır.. Forvet mevkiinde görev yapmıştır.. Saldırgan, kısa boyuna rağmen hava toplarına çıkan, rakiplerini yıpratan bir oyun stili vardı.. Sürpriz gollerine alıştırmıştı.. İlk transferini 1990 yılında Boluspor’a geçerek yapmıştır.. 1992 yılında Kocaelispor’a transfer olduktan sonra milli takımımızın ilk kez katıldığı 1996 Avrupa Futbol Şampiyonasında 23 kişilik kadroda yer almasına rağmen hiçbir maçta görev almamıştır. Kocaelispor’da gösterdiği performans ile 1997-1998 sezonunun ilk yarısında John Leshiba Moshoeu ile birlikte Fenerbahçe’ye transfer olmuştur.. Fenerbahçe’de çok üst düzey bir performans sergileyememiş ve daha sonrasında 2001 yılında Yalovaspor’a geçmiştir.. 2005 yılında Orhangazi Gençlerbirliği ile amatöre dönüş yapmıştır.. 12 defa A Milli Takım formasın giymiştir..

Faruk Yiğit futbolculuğundan çok tipi ve saha dışı olaylarıyla gündemde kalmıştır.. Uzun saçları ve hiç kesmediği sakalları nedeniyle “Kaptan Mağara Adamı” lakabıyla anılmıştır.. Seneler geçmesine rağmen ne sakallarından ne de saçlarından vazgeçmemiştir..

Son olarak Orhangazi Gençlerbirliği’nde oynarken Samsun’da yapılan 3. lige terfi müsabakalarında Zonguldak Belediyespor’u 2-0 yendikleri maçta oyuncu-antrenör olarak yedek kulübesinde sigarasını içtikten sonra maça girmesi akıllardan hala silinmemiştir.. Görüntüleri buradan izleyebilirsiniz..

Mourinho: Dünyanın en mutlu insanıyım..

Ben dünyanın en mutlu insanıyım demiş maçtan sonra.. Haksız da sayılmaz.. 2-1 gibi pek de avantajlı sayılamayacak bir skorum ardından Chelsea deplasmanında geçilen tur ve alınan 0-1'lik galibiyet her baba yiğidin harcı değil.. Üstelik rakibin ilk maçta oldukça kendi sahanda ve seyircin önünde en az senin takımın kadar iyi bir oyun sergilemişken..

Maça 4-3-3 sistemi ile başladı Mourinho.. Kendi sahasında göstermediği cesareti deplasmanda gösterdi.. Bunun üç nedeni olabilirdi.. Birincisi oyuna hızlı başlaması beklenen Chelsea'ye gözdağı vererek oyuna yüksek tempo ile girilmemesini sağlamak.. İkincisi erken bir gol bularak psikolojik üstünlüğü ele geçirmek ve deplasmanda avantajı elde etmek.. Üçüncüsü ise Cech ve Hilario'nun sakatlığı sonrası kaleyi devralan tecrübesiz kaleci Turnbull varken, Chelsea defansını ürkütmek ve defansın ileride kurulmasına engel olmak.. Bunlardan ikinci seçenek hariç düşündüğünü uyguladı Mourinho.. İlk maçı izledikten sonra Chelsea'nin evinde avantajlı olduğunu düşünmüştüm ama Mourinho faktörü ile İnter de mutlaka cevap verecektir diye tahmin etmiştim.. Nitekim Mourinho Pandev-Milito-Eto'o üçlüsü ve arkalarında Sneijder ile sahaya çıkınca rakibini şaşırttı..

Maça Chelsea yüksek tempoda başlayamadı ancak yine de ilk yarıda daha etkili olan takımdı.. Anelka, Drogba ve Malouda ile özellikle ilk yarının son dakikalarında pozisyonlar buldu.. Ancak bu sezon geçirdiği trafik kazasına rağmen formunun zirvesinde olan Julio Cesar bu pozisyonarda rakibine gol izni vermedi.. İnter kontralarla etkili olmaya çalıştı ancak özellikle Milito'nun dikkatsizliği yüzünden çok da etkili olamadı.. İkinci yarı İnter oyuna daha çok hakim olan takımdı ve maçı da kazanmasını bildi.. Drogba son dakikalarda yine sinirlerine hakim olamadı ve sergilediği kötü performansın üstüne bir de rakibinin ayağına basarak kırmızı kartla oyun dışı kaldı.. Maçın adamı ise golün asistini yapan Wesley Sneijder seçildi..

Maç sonrası Mourinho dünyanın en mutlu insanıyım dese de tedbiri elden bırakmamış.. Madrid'e gidecek yol daha çok uzun diye de not düşmüş.. Stamford Bridge'de oyunun hakiminin ilk 5 dakikadan itibaren kendilerinin olduğunu ve bu zaferi sonuna kadar hakettiklerini, maçtan sonra da soyunma odasında bir çok tebrik aldığını ve kazandıkları büyük zafer sonrası bunun normal olduğunu belirtmiş..

16 Mart 2010 Salı

Soytarılara cevap parkelerde verildi: Fenerbahçe Acıbadem 3-1 Galatasaray

Fenerbahçe Acıbadem 3-0'ın rövanşında Galatasaray'ı 3-1 yenerek finale yükseldi.. İlk sette takibi küçümsemenin verdiği rehavet ve İvana'nın etkili servisleri ile farkın açılmasına müsaade eden Fenerbahçe Acıbadem setin sonunda farkı kapasa da ilk seti rakibine verdi.. İkinci sete hızlı başlayan Fenerbahçe daha sonra farkın açılmasını engelleyemedi ve 25-22 ile turu getiren seti aldı.. 25-14 ile şov yaptığı 3. set sonunda, son seti de 25-20 kazanarak rakibine karşı bir galibiyet daha aldı..

Maçta Cemre Cemre sesleri yükseldiğinde oyuna girecek diye çok sevinmiştim ama hocamız beni üzdü bu konuda :) Türk oyuncularımız oldukça durgun gözüktü ama Gamova tecrübesini gösterdi ve maça ağırlığını koydu..

Bir söz de maça gelen ve Galatasaray taraftarı olduğunu sanan soytarılara.. Sizler biraz olsun Metin Oktay terbiyesi alsaydınız, bayan voleybolcuya o ağır küfürleri etmezdiniz.. Orada yüzlerce Fenerbahçe taraftarı sizin seviyenize düşmeyerek en güzel cevabı verdi sizlere ama tabii anlayana.. Neyse, 3-5 çapulcunun yaptıklarını burada tekrar yazarak sinirlenmeye değmez..

Beşiktaşlı uçuşu!

Galatasaray-Ankaragücü maçı sonrası Sabri taraftara 3lü çektirirken Beşiktaşlı taraftar cimbombom yerine Beşiktaş diye bağırınca kapalının üst tarafından yumrukla aşağı kata yuvarlanmış.. Demirören'in bu konu hakkındaki yorumlarını henüz duyamadık.. Muhtemelen "Kapalı üst sizin, alt bizim olsun, yeter ki Fenerbahçe'ye yer kalmasın" olacaktır..

Lig Tv: Eski Sivasspor!

Eee asıl mesleği haberciliği unutup, oraya buraya saldıran, Fenerbahçe'ye nasıl zarar verebilirim diye düşünenler ve çalışanlarda bu hatayı görmek pek de şaşırtmadı beni.. Haberi hazırlayanlar " Eski Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun, Bursaspor'un Turkcell Süper Lig'de bu sezon çizdiği başarılı grafiğe ilişkin, ''Bursa, ekonomisi, yapısı, taraftar kitlesiyle şampiyon olabileceğini hissediyor'' dedi. " şeklinde sunmuşlar haberi.. Sivasspor'un eski teknik direktörü diyememiş Fenerbahçe düşmanları.. Türkçe böyle bir dil işte.. Kullanmasını bilmek gerek!
Not: Resmi büyütmek için üzerine tıklayabilirsiniz..

Biz sana gazeteci olamazsın demedik!

Şansı azalınca...
F.Bahçe'de genel kurul sesleri... Şampiyonluk şansı azalan sarı-lacivertli kulüpte desteğini kaybetmeye başlayan başkan Aziz Yıldırım'ın bir kez daha genel kurulu gündemine aldığı konuşuluyor. Başkanın, yakın çevresine "Artık yoruldum ve çare bulamıyorum" dediği belirtildi.

Söz vermiştim
Yıldırım'ın "3 yıl şampiyonluk sözüm var, bunun arkasında durmalıyım. Şampiyonluk gelmezse olağanüstü genel kurala gitmeliyiz" dediği iddia edildi. Çevresinin başkana, "Genel kurulda güven tazeleyip devam edersen dahagüçlü olursun" dediği öğrenildi.

****************************************************************
Yine bir yalan haber.. Yine baş rolde Deniz Derinsu.. Şaşırmadım haberi gördüğümde.. Ama bir şeyler yazmadan da edemedim.. Karakter, gurur, onur, şeref, haysiyet.. İnsan hayatında olmazsa olmaz olan değerlerdir bunlar.. Bu değerlerden nasibini alamamış insanlar her türlü olaya açık kişilerdir.. Bir insan defalarca yalancı sıfatını alsa biraz olsun utanmalı, yaptığının yanlış olduğunu bilip bir sonraki sefere tekrarlamamalı.. Kendisine bu sıfatı layık görenlere çıkıp delikanlı gibi haddini bildirmeli.. Çıkıp hakkını savunmalı.. Ama o sıfat kendisine cuk oturuyorsa bu kez o insan da kendini savunmaktan aciz olur.. Kendini savunamadığı için de bel altı vurmaya çalışır.. Her zaman düşmanı bellediği kişinin en ufak bir açığını yakalamayı, bulamaz ise o açığı uydurarak çamuru bulaştırmayı amaçlar..

Deniz Derinsu ismi çok tanıdık gelir herkes için.. Çünkü kendisinin ismini yaz aylarında, transfer dönemlerinde sık sık görürüz gazete sayfalarında.. Her sene Fenerbahçe'ye dünyaca ünü yıldızların transfer olacağı haberlerini yapar.. Hatta sözleşmeler imzalanmıştır da başkan Aziz Yıldırım'ın kasasındadır.. Ancak diğer benzer özellikleri taşıyan meslektaşlarından farkı vardı kendisinin.. Diğerleri her gün bir yeni transfer yaparken, kendisi tam 4 yıldızı bir günde Fenerbahçe'li yapabilecek yetenektedir.. ( Gilberto Silva, Ronaldinho, Kanoute, Shevchenko )

Yalnızca yukarıdakilerle kalmaz özellikleri.. Hayal gücü çok yüksektir mesela kendisinin.. Bu sene Galatasaray'ın Rijkaard transferini kendi hayal dünyasında o kadar yaratıcı(!) canlandırmıştır ki, en azından kendisi bu habere inanarak gazete sayfasına koydurmuştur.. Bkz: Rijkaard'ı rövanş maçı ..

Haberlerinde aldığı duyumların kaynaklarını asla açıklayamaz müthiş(!) gazeteci.. Genelde cümlelerinin yüklemleri öğrenildi, kaydedildi, belirtildi, söylendi, duyuldu şeklindedir.. Bu sayede kendisine kapaklar gönderildiğinde yalanı yükleyebileceğiı hayali bir şahsiyet vardır..

Cumhuriyet gibi saygın ve ciddi bir gazetede 9 yıla yakın bir süre görev alması ülkemiz spor basınının içler acısı halini ortaya koyuyor.. Oturdukları yerlerden gazetecilik yapan, forumlardan konuşulan konuları haber niyetiyle ertesi gün gazeteye koyan, kendilerine prim vermeyen yöneticiler için her türlü bel altı, yalan haberleri üreten bir isim insanların gözünün içine baka baka, bu tarz hareketlerini sürdürüyor.. Ne diyelim demek ki böyle gazeteciler spor servislerine uygun görülüyor.. Devam et Deniz Derinsu devam, birgün çok daha büyük bir gazeteci olacaksın.. Ama " Biz sana gazeteci olamazsın demedik ki! "

15 Mart 2010 Pazartesi

Değişen Antu profili!!

2005 yılıydı Antu’ya üye olduğumda.. Daha önceleri de foruma girer, yazılan güzel yazıları okuma şansı bulurdum.. Yazılan o kadar güzel yazılar, o kadar değerli düşünceler vardı ki, onlara ellerinize sağlık bile diyemediğim için içim içimi yerdi.. Mail adresinin hotmail ya da yahoo olmasının kabul edilmemesi dolayısıyla hep uzaktan bakardım yazılan o yapıcı yazılara.. Eleştiriler de yapılırdı ara ara, ama onlar da hep yapıcı eleştirilerdi.. Neden, nasıl, ne zaman, ne şekilde gibi onlarca sorunun cevabı olurdu yazılanlarda..

Üye olduktan sonra, yazılarına imrenerek baktığım insanların yanındaydım artık.. Onların yazılarından bir şeyler öğreniyor, kendi düşüncelerimi paylaşıp eksik kalan kısımları onların bilgi ve tecrübeleriyle dolduruyordum.. Bir dönem duayen sistemi kullanılıyordu.. Yani belli bir duayen kesim vardı ve sadece onlar başlık açabiliyorlardı.. Hepsi de seçilmiş, belli kriterleri taşıyan değerli inanlardı.. Ancak zamanla bu kesimi çekemeyen bir grup tarafından küstürüldüler.. O yazılarını keyifle okuduğumuz, okudukça kendimize bir şeyler kattığımız insanlar birer birer ayrıldılar siteden.. Bir de puanlama sistemi vardı.. O zamanın puanlama sistemi ile topladığın artı ve eksiler oranında puan verebiliyordun.. Böylece ortamı provoke etmeye çalışanlar hemen ortaya çıkıyor, bir şekilde dışlanarak uzaklaştırılıyorlardı..

Zamanla duayen üyelerinde de ayrılmasıyla Fenerlist grubu ile yapılan ortak organizasyonlar, projeler azaldı.. O eski yazılar seyrekleşti.. Yine o dönemlerde Turkcell mail ile üyelik alımı başlatıldı.. Bu şekilde birçok üye geldi.. 15-20 yaş arasındaki üyeler forumda daha hakim bir kesim oldu.. İnternet olanağı olan hemen herkes üyelik aldı.. Farklı insanların farklı görüşleri ile daha zengin bir içerik olacağı düşünüldü belki de.. Ancak nicelik olarak yükselen değerler nitelik olarak gitgide düştü.. Forumda gün geçtikçe genç neslin hakimiyeti arttı.. Forumun eski üyeleri fikirlerini paylaştıklarında çocukları yaşındaki insanlardan “Hadi be, çok bilme sen” tarzında cevaplar alınca yavaş yavaş forumda yazmak yerine okumayı tercih ettiler.. Nicelik mi nitelik mi tartışmaları çoğu zaman yaşandı ama nicelik her zaman üstün çıktı..

İlk zamanlarda yapıcı başlıkların açıldığı, “Hep destek, tam destek” felsefesinin oluşturulup benimsendiği, üyelerin birbirine saygıyla yaklaştığı ortamda son zamanlarda artık çocuk yaştaki kişilerin alınan her kötü netice sonrası “ Şu futbolcu değil, ben çıksam daha iyi oynarım”, “ Takım kötü oynuyor ama teknik direktör paf takımdan oyuncu oynatmıyor”, “ İnşaat işini biliyorsun ama benim kadar futboldan anlayamazsın başkan” gibi cümlelerini görülüyor..

Oyuncular kötü performans sergileyecektir elbet ama okuldan eve gelip de daha üstünü değiştirmeden ben ondan daha iyi oynarım demek ne katar diğer üyelere.. Teknik direktörün de hataları olur zaman zaman.. Kimi teknik direktör hatlarını sık sık da yapabilir ama içinde bulunduğun yaş kadar bu meslekten para kazanan insana ben senden daha iyi bilirim, şu sistemde oynasak her maçı kazanırız demek ne kadar doğru? Ya da yaşın kadar futbolda yöneticilik yapmış insanla yöneticilik konusunda aşık atmak ne adar mantıklı?

Hatasız insan olmaz elbette ama hataları eleştirmenin de bir adabı var.. Bu ağır eleştirileri yapanlar önce kendilerini sorgulamalılar? Kendileri içinde bulundukları işlerde ne kadar başarılılar? Mesela okulunda derslerini hep en iyi derece ile mi geçiyorlar? İş yerlerinde patronları her ay üstün performansından dolayı kendilerini ödüllendiriyor mu? Yaptıkları işlerinde her gün kar sağlıyorlar mı?

Fenerbahçe Spor Kulübü!!

Lafa geldi mi “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz” demesini biliyoruz.. Ama futbol takımı ne zaman kötü sonuçlar alsa önce oyunculara, sonra teknik direktöre, sonra da başkana sallıyoruz.. Hatalar yok mu, elbette var.. Başta oyuncularda olmak üzere eleştirilen teknik direktörde de, yönetimde de, başkanda da hatalar var.. Ama bu saatte yapılacak ağır eleştirilerin de, protestoların da zamanı değil..

Fenerbahçe bir spor kulübü.. Erkek basketbol takımımız lider, bayan basketbol takımımız namağlup lider, erkek voleybol takımımız ligin bitimine bir hafta kala normal sezonu şampiyon kapamayı garantiledi, bayan voleybol takımımız ligde yenilgisiz lider ve bayan voleybolunun en büyük kupasında son dört takım arasına kaldı.. Böyle bir durumda ligde liderin 4 puan gerisinde ve kupada hala yoluna devam edin futbol takımının durumunu kafaya takarak negatif bir sinerji yaratmanın anlamı yok.. Sezon sonunda başarısızlıkta payı olanlara en ağır eleştiriler yine yapılır.. Ancak daha bitime 9 hafta kala oluşturulan bu karamsarlığın anlamı yok..

14 Mart 2010 Pazar

Eserinizi gururla izleyiniz!



Turkcell Süper Lig'in 25. haftasında Atatürk olimpiyat Stadı'nda oynanan İstanbul Büyükşehir Belediyespor - Diyarbakırspor maçında ev sahibi takımın gol atmasından sonra sahaya giren Diyarbakırlı taraftarlar rakip futbolcuları kovaladılar. Yaşanan olaylar sonrasında hakem Hüseyin Göçek maçı tatil etti.

87. dakikada Tum'un attığı golden sonra sevinç yaşanamadan sahaya giren Diyarbakırsporlu taraftarlar maçın durmasına sebep oldular.

Hakem Hüseyin Göçek'in golden önceki serbest vuruşta yanlış karar verdiğini düşünen taraftarlar sahada İstanbul Büyükşehir Belediyespor futbolcularını kovalarken, futbolcular soyunma odasına kaçtılar.

Hakemler de soyunma odasına girdiler. Taraftarlar ise polis tarafından tekrar tribüne gönderilip, güvenlik kordonuna alındılar

Maç öncesinde hiç bir taşkınlıkta bulunmayan yaklaşık 2000 kadar Diyarbakırspor taraftarı bu andan itibaren protestolarını sürdürüyor..

Ve yaşanan olaylar sonrasında Hüseyin Göçek maçı tatil etti.

************************************************************************

Bursaspor maçında yaşanan skandal görüntüler sonrası adeta Diyarbakırspor’u ödüllendirir gibi 3 maç ceza verenler, buyurun şimdi eserinizi gururla izleyin! Sakın ha ceza vermeyin bunlardan ötürü, çünkü bu yapılanların bir cezası olamaz! Sahada taşlanan oyuncular, hakemler, stadın dışında saldırılan ve kırılmadık camı bırakılmayan Bursaspor takım otobüsü, ölüm tehlikesi yaşamış insanlar ve birçok da yaralılar.. Bu kadar olaydan sonra 3 maç verdiniz, Diyarbaksporlu taraftarlar sahaya girip oyuncuları kovalamış çok mu!! Yazıklar olsun sizin gibi federasyona! Bugün yaşanan olayların baş sorumlusu TFF’dir!

Arjantinli Luciano!!

Bilica’nın oynadığı futbolu gördükçe, sakin kalmak, eskileri hatırlamamak, onları aramamak imkansız.. Eğer Edu sakatlanmamış da takıda kalmış olsaydı şu anda harika bir defansımız olmuş olacaktı.. Ancak sakatlığı sorası yabancı kontenjanı nedeniyle yönetimin kararıyla gönderilmişti Edu.. Belki Edu yerine Deivid gitmiş olsaydı Lugano’nun da sakat olduğu dönemde bu kadar puan kaybı olmayacaktı..

Edu’dan önce gönderilen isim ise Fabio Luciano idi.. Taraftarın sevgilisiydi.. Her ne kadar savunması ile eleştirilse de bir kesim tarafından, gidişine üzülenlerin sayısı da az değildi.. Saha içinde duruşu, topa dokunuşu, arkadaşlarıyla olan iletişimi.. Faklı bir adamdı, sempatik yüzlü olduğu kadar zaman zaman da sert müdahaleleri olan bir savunma oyuncusuydu.. İleri çıktığında her zaman farkını ortaya koyardı.. Yüksek top tekniği O’nu diğer stoperlerden açık ara ayırırdı.. O gittikten sonra O’nun gibi bir oyuncu gelmedi.. O’nun stilinde bir oyuncu var ancak, eminim ki eğer Fenerbahçe’ye gelirse Lugano ile savunmada harika bir ikili oluştururlar.. Lucianonun gidişi ile oluşan boşluğu da bence büyük ölçüde kaplar..

Federico Julián Fazio kariyerine Ferro Carril Oeste takımında başladı.. Arjantinli ve 17 Mart 1987 doğumlu.. Yaşı bir defans oyuncusu için genç gözükse de saha içinde oldukça tecrübeli duruş sergiliyor.. 195 oyunda ve 85 kilo ağırlığında.. İspanya’nın Sevilla takımında forma giyiyor.. Genelde Escude, Navarro ve Squillaci’nin arkasında yedek olarak bekliyor.. İlk sezonunda 25, ikinci sezonunda 18 ve bu sezon 6 lig bir de Şampiyonlar Ligi maçına ilk 11’de başladı eksiklikler dolayısıyla.. Arjantin 20 yaşaltı takımının değişmez oyuncusu oldu ve bu takımın kaptanlığını yaptı.. Pekin Olimpiyatlarında Arjantin 23 yaşaltı takımı ile altın madalya kazandı.. Sevilla takımını 2007 yılında 800.000 euro karşılığında transfer oldu.. Şimdiki değeri ise 5-6 milyon euro civarında.. İtalyan pasaportu da var.. Defansın ortasında oynadığı gibi aynı zamanda ön libero ve orta saha oyuncusu olarak da görev yaptığı için tekniği bir stopere göre oldukça iyi..

Tekniği, oyun görüşü ve fiziksel özellikleri ile bana izlediğimde Luciano’yu hatırlatıyor.. Koşuşu, topu oyuna sürerken dokunuşları, saha içinde takım arkadaşlarını pozisyon almaları konusunda uyarıları ve liderliği aynı Luciano.. Biliyorum bu yaşta bir yeteneği Türkiye’ye getirmek çok zor ancak Sevilla’da yedek beklerken ve ödenecek bonservis bedelinin yüksekliği ile en az 10 yıl boyunca savunmada sıkıntı çekilmez.. Böyle bir oyuncuya verilen paraya da kimse itiraz etmez.. Umarım sene sonunda Bilica gönderilerek yerine Arjantin’in Fabio Luciano’su olan Federico Fazio transferi gerçekleşir..

Gençlerbirliği 0-0 Fenerbahçe

Maçtan önce Gençlerbirliği takımının son maçını izlediğimi ve maçın adamının Deivid olabileceğine değinmiştim.. Bu değerlendirmeyi yaparken Gençlerbirliği takımının sol bekinde oynayan Aykut’un yerini çok kaybettiğini ve dengesiz bir oyunu olduğunu gördüğümden dolayı yapmıştım.. Deivid eğer 7. dakikada kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu tribünlere değil de kaleye gönderseydi bir bakıma düşündüklerimde aklı çıkacaktım.. Ama Deivid o kadar kötü oynadı ki bu kadarını tahmin edebilmek oldukça güç.. Bir oyuncu haftalar sora forma şansı buluyor, elinden geleni yapması gerekirken bu kadar vurdumduymaz bir şekilde oynaması bana mantıklı gelmiyor.. Tamam kondisyonun zayıf olabilir, yeteri kadar hazır değilsindir ama bu maçta aldığın her 4 toptan 3’ünü kaybetme hakkını ana veremez..

Bir başka konu da Bilica.. Bu takımda nasıl oynadığını anlayabilmiş değilim.. Eğer yanında Lugano olmasa bu takım her maç en az bir gol yer.. Lugano adamın eksikliklerini kapamaktan yorgun düşüyor.. Her maç 2 kişilik oynuyor.. Bilica’nın savunma özellikleri zayıf, oyunu geriden kurma deseniz bu maçta bir kez daha gördüm ki üst düzey değil, e o zaman kendisinde ısrar etmenin mantığı nedir? Bekir en azından defansif olarak daha güçlü, en azından Türk statüsünde ve en azından genç bir isim.. Bence sezonun geri kalan kısmında mutlaka Lugano’nun yanına Bekir monte edilmeli..

Santos ve Vederson sol kanadı paylaşan isimler.. Ama bu nasıl paylaşımsa bir türlü üretken olamıyor.. Vederson her aldığı topu yana ya da geriye oynuyor.. Hala kendisini Ankaraspor’da sanıyor olmalı.. Büyük takımın kanat oyuncusu bu şekilde oynamaz, oynamamalı.. Bu takımda sol açık oynayabilecek yetenekleri yok Vederson’un.. Santos deseniz sanki halı sahada oynuyor.. Brezilya Milli Takımı sol beki bu kadar rahat adam kaçırmamalı.. Ofansa katkı ağlamaya çalışıyor ama son pasları oldukça etkisiz.. İki sol bek oyuncusu önlü arkalı oynarsa bu verimsiz durum ortaya çıkıyor..

Mehmet Topuz elinden geldiğince koşuyor, mücadele ediyor ama verim olarak o da başarısız.. Bu gece kendi istediği yerde oynadı.. Ancak Deivid’e verdiği pas dışında ne bir ara pas, ne bir tehlikeli şut ne de içeriye yaptığı etkili bir dripling yok.. Yalnızca koşuyor, zaten onu da yapmasa bu takımda ilk 11 oynadığı tartışılacak isimlerin başında gelir.. Mesela sezonun ilk yarısında en beğendiğim isim olan Baroni.. Eğer bu adam sakat ise oynatılmasın sakatlığı tam olarak geçene kadar.. Nerede ilk yarıdaki Baroni.. Bugün kendisini sahada yürürken görünce gerçekten üzüldüm, çünkü kapasitesi olan bir isim ve bunu da sezonun ilk yarısında kanıtladı.. Bu maçta bakıyorum da sezonun 2. yarısındaki düşüşünü sürdürdü..

Alex eğer oynamıyorsa bu takım 4-4-2 oynamalı.. Alex’in yaptıklarını bu takım içinde yapabilecek başka bir isim yok.. Alex kadar asist ve gol sayısına ulaşacak bir isim zaten Türkiye’de yok.. O zaman Gökhan Ünal’ı tek forvet oynatmanın da bir manası yok.. Eğer tek forvet oynar ise bugünkü gibi yalnızlara oynar.. Nasıl ki bundan önce Guiza aynı şeyleri yaşadıysa.. Düşünün takımın sol açığı aslında sol bek oyuncusu ve verimi sıfır, sağ kanadında bugün hiçbir şey oynaman Deivid, forvetin arkasında ise çalışan ama bir şey üretemeyen Mehmet Topuz.. Bu şartlar altında ileride Gökhan Ünal ne yapabilir.. İstekli olduğu göze çarpsa da bu kanatlarla başarılı olması çok zordu..

Semih için yazılacak çok şey var aslında.. Sen Türkiye şartlarında üniversite mezunu adamların iş bulamadığı bir ortamda milyon eurolar kazanıyorsun.. Yönetim sözleşmeni uzatmış buna itiraz ediyorsun.. Neymiş efendim çocuklarının geleceğini düşünmek zorundaymış.. Yahu neyin geleceği? Senin kazandığın parayı kazanan başka bir yedek oyuncu var mı? Sahaya çıkıyorsun ayakta duracak halin yok, her pozisyonda yerde hakemden bir şeyler umuyorsun.. Her pozisyonda paspas gibi ezip geçiyorlar seni, bir kere de senin rakibi yıktığını görelim.. Hız desen zaten geldiğinden beri yok.. Adam geçme desen hiç yok.. Ama beyefendi verilen parayı beğenmiyor.. Yönetim eğer bu şartlar altında o sözleşmeyi uzatırsa Fenerbahçe’nin gelecek sene alacağı forveti de ateşe atmış olur.. Semih’e yol verilmeli diye düşünüyorum, hem çocuklarının geleceğini kurtarır gideceği takımda..

Maçın hakemine gelince.. Gökhan Ünal’ın çok tehlikeli bir yerde düşürülmesine göz yumdu.. Tehlike yaratabilecek bir pozisyon olduğu için faul çalmadı.. Gökhan Gönül’e Aykut’un yaptığı hareket ise direkt olarak kırmızı kart.. Ama bunu da veremedi.. Santos ile Orhan Şam’ın ilk yarının son dakikasında girdiği pozisyonda Orhan’ın ilk hareketine faul çalmadı, sora Santos’un dirseği geldi yine oynattı, en sonunda Orhan tekmeyi salladı Santos’a.. Ancak sarı kartını o anda zorla kullanabildi..

Thomas Doll bence takımı çok iyi yönetti.. Kahe gibi bir kazmayı bu maçta oynatmadı çünkü u ağır oyuncu ile bir şey yapamayacağını görmüş.. Mustafa Pektemek gibi hızlı bir oyuncuyu Santos ile Bilica’nın arasında sürekli topla buluşturdu.. Pektemek her pozisyonda Bilica’yı sürati ile geçti.. Santos ile Bilica arasından defalarca pozisyon üretti.. Topun takımında kalmasını sağladı.. Tozo yine harika bir maç çıkarttı ve soğukkanlı tavırları ile takımını geride çok iyi yönetti.. Thomas Doll’un Hurşut’u oyuna almaması Fenerbahçe açısından çok iyi oldu.. Yorulan kanatlara eğer Hurşut’u soksa son dakikalarda kazanılan 1 puan da gidebilirdi..

Son olarak yönetimin sezon ortasında transfer yapmamasının takımı kötü etkilediği bir kez daha ortaya çıktı.. Eğer kanat oyuncusu transferi yapılmış olsaydı hem Daum’un elindeki seçenekler artardı hem de tek forvet pozisyonundaki isimler bu kadar yalnız bırakılmazdı.. Carlos ve Kazım takımdayken dahi eksil olan kanat akınları, onların da gitmesiyle iyice dibe vurdu.. Umarım yapılan bu hatalardan ders alınır ve ligin sonunda herksin açıkça gördüğü eksik bölgelere gerekli transferler yapılır..